DAĞ VURUB SÎNESİNE RİKKAT İLE AĞLAR İDİ


Şerh edib hâlini mazlum Hüseyn-i pâkın[...]

Bektâşî şair ve büyüklerinden Ahmed Servet Beybaba'nın, bir hayli şiir ve nefesleri olmasına karşın bugün çok azı eldedir. Bu önemli Bektaşi büyüğünün, Kerbelâ vakasını anlatan manzum, NEVHA-İ DİL adlı maktelnâmesini değerli araştırmacı-yazar MÜFİD YÜKSEL Latin harflerine çevirdi. 


Senden özge acaba mahremimiz kimler olub 
Kim olur hâtır-ı virâne teselli-bahşâ 

Şerh edib hâlini mazlum Hüseyn-i pâkın 
Kerbelâ vak’asın icmâl ile kıldım inşâ 

Nâr-ı mâtemle yakıb cân u ciger dağlayalım 
Anıb ol vâkı’ayı Haşre kadar ağlayalım




[DİVANPOST'un değerli yazarı MÜFİD YÜKSEL'in, Ahmed Servet Beybaba'nın hayatı, kişiliği, eserleri ve sosyal tarih açısından anlamı ile ilgili çok önemli ve kıymetli makalesi için bkz. DİVANPOST, TARİH kategorisi-editör]


Nâzımı: 
Kırkkilise Mukavelât Muharriri 

AHMED SERVET 

Hadise-i Kerbelâ’ya Dair Kırkkilise Mukavelât Muharriri Ahmed Servet Efendi’nin İcmâlen İnşâdına Muvaffak oldukları Manzum “Nevha-i Dil” Nâm Eseridir. 

Maarif Nezâret-i Celîlesinin Ruhsatıyla Tab’ Olunmuştur. 
DERSAADET-İSTANBUL 
(Kasbar Matbaası) Bâbıâli Caddesinde Numara: 25 
Sahib Ve Nâşiri: Kitabçı Kasbar 
1311 

NEVHA-İ DİL 

Beni Yâ Rabb mey-i aşkın ile şeydâ eyle 
Dilimi zikr-i şehidân ile gûya eyle 

Bir tükenmez yola azm eylemişim bedrakasız 
Kulunu vâsıl-ı sırr-ı menzil-i a’lâ eyle 

Sözümü şevkile makbul-i enâm et Yâ Rabb 
Eser-i hâmemi gencîne-i ma’na eyle

İkilikden beni tevhîdine isâl kılıb
Cümle gönlümde olan varlığı yağma eyle

Âl u Evlâd-ı Resul’e beni kıl bende-i hâs
Bu ten-i mürdeyi lütfun ile ihyâ eyle

Eser-i âtıfetin hamd ederim Yâ Mennân
Kıldı bu çâkeri müstağrek-i bahr-i ihsân

Cân u dilden ederim şevk ile tâ Rûz-i Kıyâmet
Hazret-i Ahmed-i Muhtâr’a salât ile selâm

Haydar u Fatima sıbteyni gönülden severim
Çâryârin kuluyum çâker-i ashâb-ı kirâm

Hamse-i Âl-i ‘Aba hürmetine afv eyle
Cümle isyânımı ey kâbil-i hâcât-ı enâm

Çâkerin hâk-ı mezellette bırakma meded et
Eyle makrun-i der-i Şâh-ı şehidân-ı izâm

Kerbelâ vak’asını yazmağa kıldım cür’et
Eyle lütfun ile Yâ Rabb ânı mevsul-i hitâm

Edicek bârigeh-i izzetine arz-ı niyâz
Eyledim yazmağa hâl-ı şühedâyı âğaz

Bu Muharrem’de Hadîka okur iken tenhâ
Oldu bu çâkere ilhâm-ı Huda rahnümâ

İttihaz eyleyerek çun o kitâbı me’haz
İktibâs eyledim ândan nîce türlü ma’na

Şerh edib hâlini mazlum Hüseyn-i pâkın
Kerbelâ vak’asın icmâl ile kıldım inşâ

Nâm-ı manzûmeyi tesmiye edib “Nevha-i Dil”
Eyledim bezm-i muhibbân-ı Hüseyn’e ihdâ

Kalem-i afv ile ıslah edeler noksanın
Var ise zerre kadar koymayalar sehv u hatâ

Eyledim rûşen ibârât ile sebt u tahrîr
Edeyim dinle heman hâl-ı Hüseyn’i takrîr

Hazret-i Fahr-i Cihân vermiş idi böyle haber
Kerbelâ’da gözümün nuru şehadetle gider

Dağ vurub sînesine rikkat ile ağlar idi
Bu suhan etmiş idi Hazret-i Zahra’ya eser

Kalbi mahzûn olub ol rütbe ki bîhûş oldu
Bir zaman kâdir-i nutk olmadı ol kân-ı güher

Dedi mahdûm-ı ciğerpârem için Yâ Ebetî
Hürmet u ta’ziye ol günde ‘aceb kimler eder

Ümmet-i muhlisimiz gam yeme Yâ Fatima kim
Her sene mâtem edib yandıralar cân u ciğer

Sarılıb kûşe-i dâmân-ı Resulullah’a
Sabr ile kıldı tevekkül yaradan Allah’a

Şam ahâlisi olub tâbi-i ehl-i ‘isyân
Etdiler emr-i Yezîd ile seraser tuğyân

Yazdı bir nâme Velîd’e o Yezîd-i gaddar
Bey’atim al ki sakın verme Hüseyn’e meydan

Girmeyib dâire-i bey’ate eylerse inâd
Dedi katleyle heman etme ta’allul bir ân

Nâme sırrı olıcak Şâh-ı enâma ma’lûm
Dedi Haşa ki olam tâbi’-i Âl-i Süfyân

Bana mevrûs iken taht-ı hilâfet elhakk
Âna bey’atle reh-i dîne getirmem noksan

Ravza-i Hazret’e ol hiddet ile oldu revân
Kıldı hâl-ı dilini ağlayarak şerh u beyân

Dedi ey cedd-i ma’âlî-kadrim kavm-i buğât
Bana göstermediler rahat ile rû-yı hayât

Sâye-i rif’atini bunda penâh etmişken
Bîvefalar bana hiç vermedi tekîn u sebât

Bir nîce düşmen-i dîn katlime âhenk etmiş
Sana geldim amân ey şâfi’-i yevmu’l-‘Arasât

O gece hayret ile nevha vü tehlîl ederek
Okudu sabaha değin ruh-ı Resul’e salavât

Ba’d-ı ez ân oldu oldu varıb şem’-i mezar-ı zehra
Yanarak ‘arz-ı derûn etdi o ‘âli derecât

Dedi ey vâlide geldim ki veda’ eyleyeyim
Bana zâlimlerin etdiklerini söyleyeyim

Edicek anda dahi resm veda’ı itmâm
Hâne-i rif’atine sür’at ile kıldı hirâm

‘Azim-i savb-ı Hicâz olduğunu cem’ ederek
Ehl-i Beyti ile evlâdlarına verdi peyâm

Kendi evlâd u ahbâb-ı hümayûnu ile
‘Azm-ı râh eyledi ol kıble-i ashâb-ı kirâm

Hasılı kat’-ı menâzil ve merâhil ederek
Erdi çün Mekke’ye ikbâl ile ol Şâh-ı enâm

Mekke eşrafı çıkıb cümlesi istikbâle
Kesb-i feyz etdi kudûmiyle cemî’ akvâm

O melek-hilkati i’zâz ile eşraf-ı Hicâz
Aldılar şehre heman eyleyerek ‘arz-ı niyâz

O şehinşah olıcak Mekke’de çün sadr-nişîn
Bir zaman olmuş idi ta’na-i düşmandan emîn

Etdiler bir nîce mektub mektub ve merâsil irsâl
Hazret’e bey’at içun Kûfe’den erbâb-ı mühîn

İktidâmız sanadır gayre değildir ne ola
Pîşva olsa bize sen gibi bir ehl-i yakîn

Kademin hâkine cân baş fedayız kılsan
Bizi teşrîf ile reşk-âver firdevs-i berîn

Olıcak Hazret’e bu tarz ile çün ‘arz-ı niyâz
Eyledi Müslim’i bu emre mübaşir ta’yîn
 
Dedi var erenlere bizden dahi kıl arz-ı selâm
Müte’akib geliyor ol Şeh-i ashâb-ı kirâm

Hazret-i Müslim icâzetle olub  râha revân
Açdı hicr âteşi sadrında ânın dâğ-ı nihân

Bir dahi hazrete âyâ ki mülakât nasîb
Olacak mı deyu hayret ile eylerdi figân

Zâr zâr ağlar idi tayy-ı merahil ederek
Yetdi pâyâne sefer bir gün olub Kûfe ‘iyân

Dâr-ı muhtâra nüzul eyledi mihmân oldu
Geldiler bey’ate eşraf ve ekâbir yeksân

Yapışıb dest-i iradet ile bey’at etdi
On sekiz bin kişi dâmân Akîl’e ol ân

Sıdk u ihlâsını bu tâifenin şah-ı enâm
Nâme-i Müslim ile eyledi tefhîm tamâm

Ol zaman hakim idi Kûfe’de Nu’man Beşîr
Müslim’in geldiğine bey’at içün oldu habîr

İttifak ile yazıb Şam’a Yezîd’e nâme
Mâcerayı ne ise eyledi bir bir takrîr

Kûfe’ye etdi ‘Ubeyd İbn Ziyâd’ı hakim
Kıldı Nu’man Beşîr azline dâir tedbîr

Bundan özge o zaman hakim-i zalim yok idi
Cebr ile etmiş idi mülk-i Irak’ı teshîr

Kûfe eşrafını cem’ eyledi hep meclisine
Cümleye şetm ederek eyledi bî hadd tekdîr

Müslim’i hânesine gizlediği oldu bedîd
Etdi mel’ûn o zaman zulm ile Hânî’yi şehîd

Ateş-i harb o gün iki taraf oldu ziyâd
Akdı seylâb-ı belâ gibi dem-i ehl-i fesâd

Kûfe halkında ezel kâbil-i iman yok idi
Oldular münhezimen tabi’-i erbâb-ı ‘inâd

Kaldı meydanda o şehbâz-ı velâz-ı velâyet tenhâ
Katline tîğ çekib kavm-i ‘Ubeyd İbn Ziyâd

Kimseler yetmedi feryadına ol mazlumun
Cânib-i kıbleye yüz tutdu edüb istimdâd

Ey sabâ hâl-i dil-zârımı bildir ki Hüseyn
Ba’d-i ezîn etmeye bu cânibe izhâr-ı  vedâd

Zu’fundan düşdü yere böyle ederken âvâz
Arşa etdi o zaman tâir ruhu pervâz

İki evlâdını ol zât-ı me’âlî ünvân
Bile almışdı meger Kûfe’ye oldukda revân

Birinin nâmı Muhammed biri İbrahîm idi
Nâşüküfte iki gonca-i gülzâr-ı cinân

Anları hânesine almışdı bir hatûn
Nân u ni’met verib eyler idi bir yerde nihân

Vardı bir zevci hem ol salihanın Hâris nâm
Çün o nevreslerin ardınca olurdu puyân

İltifatına olub İbn Ziyâd’ın mağbûn
Etdi mel’un oları küşte-i tîğ-ı ‘udvân

Kim ki bu hadiseyi yâd ile giryân olmaz
Şüphesiz ol kişide din ile imân olmaz

Müslim ol gün ki buyurmuş idi ‘ukbâya güzer
İttifak etmiş imamzâde dahi azm-ı sefer

Sarılıb dâmenine şevkile eşraf-ı Hicâz
Dediler Kûfe’ye ‘azm eyleme ey kân-ı güher

Pederin dahi varıb anda giriftâr oldu
Nice bin türlü beliyâta aman eyle hazer

Dedi ol cânibe ‘azm etmemek olmaz haşâ
Müslümanlar bize hüccet ile şevk arz eyler

Oldu bir vakt-i seher Kûfe diyârına revân
Mekke’den bir nice eşraf ile ol nur-ı basar

Hâne-i Ka’b’e varıb âh ederek bağrına taş
Çeşm-i Zemzem’den o dem akdı heman kanıyla yaş

Nâgehan yolda erib şah-ı enâma bu peyâm
Müslim’i Kûfe’de katl eylediler leşker-i Şam

Cânib-i Kûfe’ye ‘azm eyleme ey Tâir-i Kuds
Seni sayd etmeğe her cânibe kurmuşlar dâm

Erişince bu haber çün ki o âlî-câha
Oldular ğarka-i derya-yı ğumûm ve âlâm

Kûfe’nin askeri ol buk’ayı sarmışdı meğer
Bulmadı andan öte râh güruh-i İslâm

Bu tereddüd ile pâyâne yetüb hükm-i sefer
Kerbelâ arsasına eylediler nasb-ı hiyâm

Hâke basdıkda ayağın dedi şâh-ı şühedâ
Biliniz işte budur arsa-i kerb u belâ

Şehr-bânu’ya dedi ey gül-i gülzâr-ı vefâ
Mahv eder zevrak-ı ümîdi bu girdâb-ı fenâ

Ten-i mecrûh ile gördükde bu mevzi’de beni
Düşmana karşı etmeyesiz vâveylâ

Kılmayın nevha gerîbânınızı çâk ederek
Ki olmaya bâis tezyîd-i surûr-i a’dâ

Ümmu Kulsüm’e dahi eyleyerek ‘atf-ı nigâh
Etdi tekrarına işbu vesayayı edâ

Ehl-i Beyt’in bu haber bağrını püryân etdi
Cümlesi rikkat ile eylediler âh u bekâ

Dedi sabr eyleyiniz böyle imiş çün takdir
Ne kadar sa’y-i belîğ eylesen olmaz tağyîr

Kerbelâ buk’asına çünki Yezîd-i gaddar
Şâh’ı katletmeğe çekmişdi sipah-ı hûnhar

Ehl-i imandan etmişdi Fırat’ı mesdûd
İbn Sa’d idi o leşkerde sipahsâlâr

Cünd-i İslâm’da olmuşdu ta’attun peydâ
Ateş-i hasrete yanmışdı siğâr ile kibâr

Dokuzuncu gün idi şehr-i Muharremde hemân
Kâr-ı zâr etmeğe vermişdiler ol günde karâr

Nâle-i nay u nefîr âleme dehşet saldı
Rezme ‘azmetdiler ol demde o kavm-i cebbâr

Aldı ferzend-i Nebî ol şeb adüvden mühlet
Oldu meşgul ‘ibâdet o esîr-i gurbet

Cem’ olub bir yere tehlîl ile ta subha kadar
İştigâl eyledi ol vâkıf-ı esrar-ı kader

‘Arş’a erdi o gece savt-ı inâs ile zukûr
Kıldılar nevha ve tesbîh u du’a ta be seher

Çekdi şîvenge-i zulümâta evzek-i şah-ı nücum
Mâteme girdi o şeb hayret ile kurs-i Kamer

Dest urub dâmen-i Hurşîd’e Mesîha o gece
Men’ederdi ki tulû’uyla cihâ bulmaya fer

O gece kisve-i mâtemle ‘arus-i âlem
Sinesin çâk ile ‘arz eyledi gam ile keder

Pür-melâl idi o şeb sâkin arz ile semâ
Gayri bir hâl idi ol gecede hâl-i dünya

Erdi dehşet ile bir savt semâdan o zaman
Verdi hengâm-ı şehadetden o âvâz-nişân

Ol sadâ Hazret-i Külsum’ü salıb efkâra
Oldu hayret ile me’vâ-yı İmam’a puyân

Dedi ey dâder-i ‘âlî-kadrim mesmû’un
‘Acaba oldu mu ol bang-i hazîn nâlân

Dedi hemşîresine lütfla ol Şah belî
Oldu hâlâ bu gece vâkı’ada ceddim ‘iyân

Bana tebşîr ile peyğam-ı şehadet verdi
Dedi teşrîfine sükkân-ı semâ hep nigerân

Bu peyâmı deyib ol Şah-ı serîr-‘azamet
Eyledi nezdine evlâd u ‘iyâlin da’vet

Ederek herbirine dîde-i şefkatle nazar
Bir hitâb eyledi ol zübde-i evlâd-ı beşer

Vakt-i hecr erdi veda’ eyleyelim ey dostlar
‘Arş’ı seyretmeğe cân-ı mürği çün uçdu şehper

Nice ihmâl edeyim mülk-i beka’ ‘azminde
Şâm-ı ömrüm ki benim eyledi izhâr-ı seher   

Şevk-i teşrîfime yanmakda Cenâb-ı Zehra
Muntazır lezzet-i dîdârım için Peygamber

Anları rikkat ile bağrına basdı bir bir
Dem-i hicranda ol necl-i Cenâb-ı Haydar

Nâr-ı firkatle yanıb ol gül-i gülzâr-ı vefâ
Kıldı bu vechle çün emr-i veda’ı icrâ

Şehr-bânu ederek  bir tarafında eyvâh
Yakasın çâk kılıb firkat ile nâle vü âh

Dâr-ı gurbetde n’olur hâli bu dil-teşnelerin
Derdi kim cümleye ey sâye-i ikbâli penâh 

Yed-i a’dâya bu şehzâdeleri zâr u yetîm
Bırakıb olmadasın(?)  ‘âzım-ı dergâh-ı ilâh

Hecr-i dost bir tarafa bir yana kahr-ı gurbet
Kimseler olmayalar bencileyin baht-ı siyâh

Bu emânetleri câna kime teslim etdin
Diyerek şâhidin eylerdi suâl ol yüzü mâh
 
Ol kadar eyledi rikkat ile kim âh u enîn
Kaldı hayretde duyub âhını sükkân-ı zemîn

Ümmu Kulsüm dahi bir yandan edib vâveylâ
Sinesin çâk edib eylerdi bu vechle nidâ

Bana manend-i hazîn olmaya Yâ Rabb kimse
Çekmeye bencileyin kimseler endûh u cefâ

Derdi ey şem’-i velâyet ki nedir bunca bize
Birbirin zulmüyle ta’kib eden bunca belâ

Bâis-i teselliyet oldemde Hasan idi bize
Ravza-i Cennet’e oldukda revân Şîr-i Huda

Senden özge ‘acaba mahremimiz kimler olub
Kim olur hâtır-ı virâne teselli-bahşâ

O gece eyler iken böyle musîbetle güzâr
Etdi âsâr-ı seher rûz-ı şehâdet izhâr

Şâh-ı dîn etdi Haremgâhdan oldemde hirâm
Kıldı te’diye için farz-ı İlâhiye kıyâm

Ya’ni icra-yı salât üzre teyemmüm kıldı
Oldu meşgul cemaatle namâza o hümâm

Henüz encâma resîd olmadan eşğal-ı namâz
Bumamışken dahi evrâd-ı du’a hadd u hitâm    

Cânib-i hasımdan ol demde kopub galgaleler
Rezme ‘azm eylediler leşker-i Kûfe ile Şâm

Kerbelâ deştine binlerce ‘alemler yürütüb
Anda gösterdiler Evlâd-ı Resul üzre zihâm      

Cünd-i İslâm dahi kıldı icâret hâsıl
Oldular Hakk diyerek  ‘arsa-i rezme vâsıl

Dergeh-i Hakk’a yüzün sürdü o pâkîze-hisâl
Etmeyib zerre kadar kesret-i a’dâyı hayâl

Beline çekdi heman tîğ-ı Resulullah’ı
Dahi destâr ve ridasın giyinib bi’l-İclâl

Zu’l-Cenah esbine ikbâl ile oldu râkib
O İmam İbn İmam etmekiçun ceng u cidâl

Verdi râyât-ı zaferiyyâtı ‘Abbas eline
Düzdüler saflarını hey’et-i eşraf-ı ricâl

Du taraftan olıcak çünki müretteb saff-ı harb
Oldu temyîz mecâz ile hakikat fi’l-Hâl

Kendi bizzât celâdet ile ol şahvâr
Etdi mü’minlerin iman gibi kalbinde karâr

Saff-ı a’dâya mukabil durub ol feyz-meâb  
Kıldı ol fırka-i gümrâha salâbetle hitâb

Dedi ben gonca-i Zehra-yı Betulüm ki Huda
Şân-ı ecdadıma ta’zîm ile gönderdi kitâb

Bu yere da’vet ile siz beni celbeylediniz
Şimdi gösterdiniz inkâr ile hep ru-yı ‘itâb

Bana bu mertebe gadr etme nedendir âyâ
Yoksa gelmez mi fikrinize yarın rûz-ı ‘azâb

Nush u pend etmeyib ol seng-dilâna te’sîr
Etdiler tîr revân haric-i ez hadd u hisâb

Saff be saff oldu yirmi iki bin ceyş-i pelîd
Ehl-i imân dahi yetmiş iki merd-i sa’îd

Bu suhan eyledi Hurr İbn Yezîd’e te’sîr
Oldu tekbîr ederek ‘âzım-ı dergâh-ı emîr

İlticâ eyledi dergâh-ı İmam’a ol ân
Sürdü dâmân-ı Hüseyn’e yüzün ol pâk-zamîr

Dedi ‘isyana günah eyleyib ikdâm etdim
Bilmedim böyle isâet ede bu kavm-i şerîr

Aman ey Kabil-i hâcât budur me’mûlüm
Lutfle afv oluna eylediğim cürm-i kesîr

Dedi meftuhdur dergeh-i ihsân ey Hurr
İ’tzâr ehline her dem o Şeh-i ‘Arş-ı Serîr

Cezm edince kerem-i Şah’ı o merd-i bî yan
Oldu hiddetle heman âteş-i hâr u hâşâk

İzin alıb Şah’dan i’zâz ile ol merd-i gayyûr
Buldu tîğiyle heman rahneler erb¬âb-ı fücur

Berk-i şimşîri ile yandı sufûf-i a’dâ
Akdı seylâb-ı belâ gibi dem-i ehl-i gurûr

Erdi hâtifden o dem gûşine nâgeh bir savt
Müjde-i câm-ı şehadet idi kim buldu surûr

Muntazırdır dem-i teşrîfine ey Hurr cehd et
Nigerândır yoluna dîde-i Gılmân ile Hûr

‘Arsa-i rezm-i edib işbu beşâret ile teng
Harbden buldu kemâl ile teni zu’f vü fütûr

Edriknî deyu bir sayha urub etdi nidâ
Hızır-veş erdi o dem yanına Şah u şühedâ

Aldı Hurr’ü heman ol mâh-ı spihr-i devlet
Haymegâha anı nakl etmeğe kıldı himmet

Oldu mu bütün ‘aceb kalb-i şerîfin râzı
Diye ol hâlet ile etdi suâle cür’et

Ederek hâsılı tahsîl-i rızâ-yı ‘âlî
Eyledi câm-ı şehadetle behişte rihlet

Leşker-i Şah’dan o gün geçmiş idi rub’-ı nehâr
Nice cengâver olub vâsıl-ı bâğ-ı cennet

Herbiri fırt-ı şecaat ile etdikde güzâr
Ehl-i Beyt erlerine geldi o demde nevbet

Murtaza ile cenâb-ı Hasan’ın cünd-i Yezîd
Dokuz evlâdını bu ma’rekede kıldı şehîd

İki evlâdını Şah-ı Şehîdan’ın devran
Birisi gonca iken biri açılmış reyhan

Etdi müstağrek-i derya-yı belâ leb-i teşne
Ehl-i Beyt’in ciğerin kıldı bu âteş püryân

Müslim’in dahi ciğerpâreleri üç nevres
Oldular her birisi nâvek-i a’dâya nişân

Üç nefer oğlu dahi Ca’fer-i Tayyar’ın âh
Oldular cânib-i Firdevs’e şehadetle revân

Kâsım İbn Hasan ol cümle içinde ammâ
Hüsn ile olmuş idi şem’-i şebistân-ı cihân

Göricek dâder u a’mâmını hâke yeksân
Hasret-i câm-ı şehadet ile oldu (?)

Rezme ‘azm etdiği dem ol meh-i erbâb-ı yakîn
Ağladı rikkat ile dîde-i sükkân-ı zemîn

Gül-i gülzâr-ı Hasan idi o verd-i tâze
Pederi rayihası var idi zülfünde hemîn

Duhter-i Hazret-i Şah-ı şühedadan çünki
Nâmzed olmuş idi hem ana bir dürr-i semîn

Kâsım’ı ldı haremgâha cenâb-ı şüheda
Kıldı şehzâdenin ihzârına fermân-ı mübîn

Giydirib ol gül-i ra’nâya ‘arusâne libâs
Oldu çun birbirine vâsıl iki mâh-ı cebîn

Kâsım olmuşken o pâkîze-cemâle hayrân
Kendüye cânib-i a’dâdan okundu meydan

Gûş edince bunu a’dâdan o ferhunde-cemâl
Tîğını çekdi heman eyleyerek kasd-ı kitâl

Ehl-i Beyt ol gül-i bâğ-ı edebi men’ederek
Tutdular dâmenini etdiler izhâr-ı melâl

Çun veda’ eyledi hayretle ‘arûsa nâgâh
Dirmeden gonca-i maksudu o nakâm-i visâl

‘Azm-i rezm etdi heman şa’şa’a-i tîğından
Düşdü a’da safına sa’ika-i izmihilal

Rahneler buldu hücumuyla sipah-ı a’dâ
Tiğın urdukça celâdetle o pâkîze-hisâl

Zahmdâr etdi ten-i pâkını peykân-ı belâ
Düşdü âhir yere ol gülben-i bâğ-ı şühedâ

Edriknî deyu bir sayha urub etdi nidâ
Üstüne yetdi heman Hazret-i Şah-ı şühedâ

Haymegâha yetirib ‘izz ile ol serv-i kaddi
Ehl-i Beyt ol derece eylediler âh u bekâ

Cümlesi mâtem edib sinelerin çâk etdi
Tutuşub yandı bu şeyven ile sükkân-ı semâ  
   
Bir içim suya tahassür ile ol teşne-lebin
Ten-i pâkında nice çeşmeler oldu peydâ

Hâk-i hûnîni o nûr âyetinin vechinden
Pâk ederledi tebessümle olub dîde-küşâ

Çeşm-i hayret ile her birisine kıldı nigâh
Cân verib eyledi dergâh-ı mu’allâyı penâh

Geldi ol demki felek devr-i muhalifle heman
Mihr-i ümîdi ede hâk siyâha pinhan

Bâğ-ı Firdevs’e ne kim var ise merdan-ı Hüda
Oldular birbiri ardınca şehîden puyân

Harbe nevbet yetib ol zübde-i nev’-i beşere
Nitekim geldi dem-i da’vet-i hallâk-ı cihân

Ehl-i Beytin çağırıb eyledi tekrar veda’
Terk edib cümlesini Hakk’a hazîn u nâlân

Basdı çün rahş-ı hümâyuna sa’adetle kadem
Cânib-i ma’rekeye sür’at ile oldu revân

Durdu a’daya mukâbil o kerîm u cevâd
Derd-i hicrânıyle bu şi’ri buyurdu inşâd

Ey e...tâbi’-i fermân-ı Yezîd-i gaddâr
Sizde yok zerre kadar havf-ı Cenâb-ı Kahhâr

Bunca mü’minleri dil-teşne şehîd eylediniz
Kanı insafınız ey kavm-i zalûm u cebbâr

Beni bu cânibe da’vet ile celb eylediniz
Nakz-ı ahd eyleyerek şimdi edersiz inkâr

Cigerin yakdınız etfâl u nisânın bî âb
Etmeyib Fahr-i risâlet ile Allah’dan ‘âr

Geliniz etdiğiniz cevre peşîmân olınız
Olmadan sahib-i ‘isyân u günah bisyâr

Çünki Hakk’dan utanıb etmediniz zerre hicâb
Ne verirsiz yarın ecdâdıma mahşer’de cevâb

İttifaken dediler Şah’a o kavm-i hussâd
Hiçbir vechle bizden olamazsın âzâd

İnkıyâd etmez isen emr-i Yezîd’e şimdi
Katline lâhikk olur hükm-i ‘Ubeyd İbn Ziyâd

Kıldı ol fırka-i gümrâha betekrar hitâb
Geliniz olmayınız bâni-i bünyâd-ı fesâd

Bu diyâra beni celb eylediniz da’vet ile
Bunda ben gelmemişim etmek içün ceng-i cihâd

Mâni’-i rehgüzerim olmayınız tâ varayım
Sorayım Şam’a Yezîd’e nedir esbâb-i ‘inâd

Bu nasîhat dahi ol kavm-i pelîde te’sîr
Etmeyib çekdiler ol şaha suyûf-i Şemîr

Tiğını çekdi celâdet ile ol hayr-ı halef
Kıldı bir hamlede çok kimseleri mahv u telef

Tîr bârân ederek her yanadan kıldı guluvv
Etdi ol Şah’ı ‘adüvv sehm-i belâhaya hedef

Ten-i pâkında olub yetmiş iki çeşme revân
Yere düşdü heman ol mahzen-i esrar-ı örf

Şimr-i zî’l-Cevşen bedbahtın elinde âhir
Şerbet-i câm-ı şehâdet ile kesb etdi şeref

Ehl-i Beyt’den o zaman çarha çıkıb âh u figân
Dahi sükkân-ı semâ kıldı bu ahvâle esef  

Olkadar mâtem edib eylediler âh u bekâ
Oldu çun nevhaları velvele-endâz-ı semâ

Nîzeler üzre verib re’s-i şehîdâna nizâm
Kaldı meydanda bî ser cesed-i pâk-i İmam

Dil-i püryânla etfâl u nisâyı sad âh
Bindirib nâkelere etdiler ‘azm-ı reh-i Şâm

Yetdiler Şâm’a o gün çunki ehâli-yi Dimeşk
Şehr âyîn edib etmiş idiler seyre kıyâm

Ehl-i Beyt ile beraberce Cenâb-ı Zeynel
Şâm’dan sonra Medîne’ye dönüb kıldı hirâm

Çıkdılar karşı ehâli-yi Medîne cümle
Ehl-i Beyti göricek kisve-i mâtemde temâm

Durdular kafileye karşı heman şeyh ile şâb
Kıldılar hüzn ile mâtem ederek böyle hitâb

Kani ol şâh-ı keremkârınızı neylediniz
Bize i’lâm edin hünkârınızı neylediniz

N’oldu mazlûm Hüseyn İbn-i Cenâb-ı Zehrâ
Sâni-i Haydar-ı Kerrâr’ınızı neylediniz

Nice oldu iki güldeste-i gülzâr-ı Hasan
Sünbül-i ravza-i ebrârınızı neylediniz

Kaplamış gerd-i melâlet gül-i ruhsârınızı
N‘etdiniz neş’e-i dîdârınızı neylediniz

Türbe-i hazrete yüz sürdüler ândan nâgâh
Kıldılar hâl-i dil izhâr ile âh cângâh

Ey Resul-i du cihân kıble ki ehl-i ‘iyân
Bize bîdâd ile gözetdi sipihr-gerdân

Mübtelâ kıldı bizi bâdiye-i gurbetde
Düşmen-i dûn muradınca edib vâh-ı devrân

Şem’-i ikbâlimizi zulmüyle itfâ etdi
Zâlim-i Şâm ile Kûfîler edib çun tuğyân

Kıydılar cân-ı Hüseyn’e o sipah-ı hunhâr
Etdiler hâke heman cism-i latîfin yeksân

Tutmayıb hürmetini bezm-i belâda bî âb
Kırdılar elini Yâ Şâfi’a Yevmi’l-Mîzân

Verdiler nâle ile halka tamamen ra’şa
Olkadar nâle ki çun lerze getirdi ‘Arş’a

Şimr-i zi’l-Cevşen ile ehl-i fesâda la’net
Ehl-i Beyt hatırına kılmadı zerre hürmet

Rû-yi rahat göremez cân-ı ‘Ubeyd İbn-i Ziyâd
Etdiğini yanına hiç kor mu Cenâb-ı ‘İzzet

Âl u evlâd-ı Nebî katline şimşîr çeken
Rûz-i Mahşer’de ‘azâbın çeker elbet elbet

Kerbelâ teşnelerin yâd ile her subh u mesâ
Okuya mü’min olan ruh-ı Hüseyn’e rahmet

Cân u dilden ola evlâd-ı Resul’e bende
Bulmak isterse her kim derecât-ı rif’at

Okusun ehl-i ‘adaviye gece gündüz la’net
Her kim isterse dâreynde bulmak ‘izzet

Kerbelâ deştinin â deştinin âvârelerin yâd edelim
Sakf-ı gerdunı yıkıb âhıyla berbâd edelim

Kalbimiz eyleyelim çirk-i ma’âsiden pâk
Dilimiz zikr-i şehîdân ile mu’tâd edelim

Hakk ile bâtılı bu vak’a eder çunki temyîz
Ericek şehr-i gamm mâtemi feryâd edelim

Duyalar nâlemizi hemdahi sükkân-ı semâ
Ah u figânımızı şevkile müzdâd edelim

Servetâ var ise eşrârı tesahub eyler
Bezmimizden ânı tevbîh ile ib’âd edelim

Nâr-ı mâtemle yakıb cân u ciger dağlayalım
Anıb ol vâkı’ayı Haşre kadar ağlayalım 

                          TEMME

0 yorum:

Yorum Gönder

HAŞİYE

Hovardalık günlerimin sonunda daha fazla hayaller içerisine gömülür, pişmanlık, gözyaşları, lanetler ve sevinçlerle dolardı yüreğim. Bazı zamanlar, bu sarhoşluk ve her yanımı kuşatan mutluluk, bana kendimle alay etmeyi unuttururdu. Neredeyse damarlarımda dolaşırdı umut, inanç ve sevgi. O zamanlar dışarıdan gelecek bir mucizeyle önümdeki her şeyin ferahlayacağına, iyi, güzel ve kusursuz bir çalışma ufkunun beni beklediğine inanırdım. Yeraltından Notlar -Dostoyevski

CIRCA LUMINA

It seems to me that we must make a distinction between what is "objective" and what is "measurable" in discussing the question of physical reality, according to quantum mechanics.The state-vector of a system is, indeed, not measurable, in the sense that one cannot ascertain, by experiments performed on the system, precisely (up to proportionality) what the state is; but the state-vector does seem to be (again up to proportionality) a completely objective property of the system, being completely characterized by the results it must give to experiments that one might perform.

Roger Penrose- The Emperor's New Mind