AHMED-İ CİZRÎ


Dedim: Ah! sensin gözün gördüğü, kulağın işittiği. 
Dedi: Biliriz, ruhun biziz, yalnızca bir kafessin sen [...] 

Cizreli Kürd bilge, alim, mutasavvıf ve şairdir. Adı Ahmed lakabı Melaye El-Cezerî’dir. 

Yaşadığı asır konusunda tarihçiler ihtilaf sergilese de divanındaki şiirlerinden 16–17. yüzyılda yaşadığı anlaşılmaktadır. Hicri 500’lü yıllarda yaşadığına ilişkin son dönem araştırmacılarına ilişkin kayıtlar doğrulanamamaktadır. Divânın sonunda Cizre emirlerinden olduğu ifade edilen Emir İmâduddin ile mükâleme ve müsâceleleri yer almaktadır. Ancak Şerefnâme’de Cizre emirleri arasında İmâduddin adına rastlanmamaktadır.

Şeyh Ahmed el-Cezerî

Feyza me subhê Nîl e, em Dîcle û Furat în
Ger seyxe wer îmame vêraye min kesakes

Feyzim Nil gibi
Biz Dicle ve Fıratız
Eğer Şeyh veya Molla ise
Onunla tartışmam var

Cizreli Kürd bilge, alim, mutasavvıf ve şairdir. Ailesi Kürdlerin Buhtî aşiretindendir. Adı Ahmed lakabı Melaye El-Cezerî’dir. Yaşadığı asır konusunda tarihçiler ihtilaf sergilese de divanındaki şiirlerinden 16–17.yüzyılda yaşadığı anlaşılmaktadır. Hicri 500’lü yıllarda yaşadığına ilişkin son dönem araştırmacılarına ilişkin kayıtlar doğrulanamamaktadır. Divânın sonunda Cizre emirlerinden olduğu ifade edilen Emir İmâduddin ile mükâleme ve müsâceleleri yer almaktadır. Ancak Şerefnâme’de Cizre emirleri arasında İmâduddin adına rastlanmamaktadır. Ancak Müküs ümerası arasında Kanunî dönemi sonrasında Mir İmaduddin Bin Ahmed Beğ’in adına Şerefnâmede rastlanmaktadır. [Şerefhan, Şerefnâme, 1860:217; 1958:211] Yine Şirvan emirleri arasında İmâduddin diye birinin adı geçmektedir. Ancak bu şahsın H.600’lü yıllarda yaşadığı ifade edilmektedir. [Şerefhan, Şerefnâme, 1860:231;1958:223]

Şerefnâme’deki bu kayıtlara karşın, son günlerde dostumuz Şefik Korkusuz tarafından keşfedilen, Şirvân Beylerinin Tarihine ilişkin Tarih bakımından son derece değerli bir yazmada Hicri 970 tarihinde Şirvan’da Reşan nahiyesinde Şirvan emir sülâlesinden Emir İmaduddin bin Mir Yusuf’un hüküm sürdüğünü kaydetmektedir. [Salih bin Han Budak; Kitâbu Tevârihi’l-Ensâb, Shf.15.] II.Mahmud döneminde H.1240 Tarihinde dönemin Şirvan beyi Salih bin Han Budak tarafından Arapça olarak kaleme alınmış olan bu eser o vakte kadar Şirvan beylerinin ve yörenin tarihini anlatmaktadır. Kitap’ta Şerefnâmenin yanı sıra bu sülalenin çeşitli zamanlarında tutulan tarih not ve defterleri de kullanılmış yöreye ilişkin yerel tarih açısından son derece değerli bilgiler içermektedir. Kitap 1972 yılında yine bu sülaleden Molla Mehmed Reşid eş-Şirvanî tarafında tashih edilerek tekrar istinsah edilmiş. Kitabın bilinen bu tek yazma nüshası Tillo’da Molla Burhan Yıldırım’ın özel kütüphanesinde bulunmaktadır.

Ayrıca beyitlerinden birinde Cizre hakimi Şeref bin Han Abdal’dan bahsetmektedir ki, bu Şeref bin Han Abdal Şerefnâme’nin kaydına göre kitabın kaleme alındığı 1005/1597 tarihinde halen hayattadır.

Molla Ahmed El Cezerî, Kürdçe divânı ile şöhret bulmuş, divân Kürtler arasında mütedavil hale gelmiştir. Divânında Kürtçenin yanı sıra Arapça ve Farsça manzumeler de yer almaktadır. Divânında Sa’di-yi Şirazî, Hâfız-ı Şirazî ve Mevlana Abdurrahman Câmî’den nakiller yapmaktadır. Divânında yüksek bir tasavvufi-irfânî neşve görülmektedir. Divan sonunda Emir İmâduddin’le olan Kürdçe müsâceleleri ve yine kendi döneminde başka bir şair ve âlim olan Fakih Muhammed Tayran ile Kürdçe manzum mükâlemeleri yer almaktadır. Fakih Tayran’ın Hicri 1041 tarihinde bile sağ olduğu kaynaklarda belrtilmektedir. Molla Ahmed El-Cezerî’nin ise Hicri 1050 civarında vefat etmiş olabileceği, divanı arapçaya tercüme ve şerh eden Molla Ahmed Ez-Zivingî tarafından kaydedilmektedir.

Aşık er carek ji bala lé bidit berqa mecaz
Dé li nik saibdilan heta ebed bit serfiraz
Keşf û esraré sîfatan, bé mehebbet nabitin
Sûreté esma divétin, da bikin jé fehmmîraz

Eğer âşığa bir kez bile değmişse
Mecazın şimşeği
Gönül sahiplerinin yanında
Sonsuza dek bağımsız kalır
Sıfatların esrarı ve keşfi aşksız olur mu
İsimlere yüzleri gerek
Ki vakıf olunsun sırlara

Min go: Beser û quweté sem’a me tu yî, go:
Zanin re em in rûh mucerred qefes î tu

Dedim: Ah sensin gözün gördüğü, kulağın işittiği
Dedi: Biliriz, ruhun biziz, yalnızca bir kafessin sen

Divanın birçok yazma nüshası bulunmakta, en eski yazmalarından biri Bağdat’da Rahip Anastas El-Kermeli’nin özel kütüphanesinde, diğer biri Bitlis’in Mutki ilçesinin Ohin [Yukarı Koyunlu] köyünde Şeyh Alaaddin Efendi (Ölümü:1949) kütüphanesinde, birkaç önemli nüshası ise divanı Arapça şerh eden Molla Ahmed Zivingi’nin Suriye-Kamışlı’daki kütüphanesinde bulunmaktadır. Divan ilkin, Nakşibendî Şeyhlerinden Müküs [Van-Bahçesaray] Arvaslı, Eyüp- Hasan Hüsnü Paşa tekkesi son Nakşibendî-Hâlidî postnişini ve Sultan Ahmed Camii baş imamı Şeyh Muhammed Şefik El-Arvasî (Vefatı: İstanbul, 12 Ocak 1970) tarafından 1338–1340/1922 tarihinde İstanbul’da Evkâf-ı İslâmiye matbaasında bastırılmıştır. Daha sonraları Türkiye, Irak, Suriye ve Avrupa ülkelerinde çeşitli baskıları yapılmış, eski Diyarbakır-Kulp müftüsü M. Emin Bozarslan tarafından Latin harflerine çevrilerek İsveç’te basılmıştır. 1959 tarihinda Divan Suriye’nin Kamışlı müftüsü Molla Ahmed ez-Zivingi tarafında Arapça geniş bir şerhiyle iki cilt olarak Şam’da yayınlanmıştır. Çeşitli yazma nüshaların karşılaştırılması ile yapılan bu şerhli neşir Divan’ın bugüne kadar yapılmış en ilmi neşridir. Bu neşrin baş tarafında Divan sahibi El-Cezeri’nin hayatına ilşkin kapsamlı bir inceleme de yer almaktadır.

MÜFİD YÜKSEL
KAYNAKLAR: 
- Şeyh Ahmed el-Cezerî, 1338/1340. Divân, Tâbı’ı: Muhammed Şefîk el-Arvâsî, Şehzadebaşı-Evkâf-ı İslâmiye Matbaası, İstanbul [Kitabın başında Şeyh Şefik Arvasi’nin Kürtçe bir mukaddimesi, sonunda ise Abdurrahîm Rahmî Zapsu’nun Kürtçe manzum bir takrizi yer almaktadır.]
- Muhammed Emin Zeki Beğ, 2006. Meşâhiru’l-Kurd Ve Kurdistan, Tercüme: Es-Seyyide Kerimete, Önsöz ve İlave: Muhammed Ali Avnî, Dâru’z-Zaman, Şam-Suriye
- Salih bin Han Budak, 1240. Kitâbu Tevârihil-Ensâb, Yazma, Müstensih: Mehmed Reşid Eş-Şirvânî, 1972, Molla Burhan Yıldırım Özel Kitaplığı (Siirt-Tillo)
- Şerefhan bin Şemseddin El-Bidlisî, 1860–1862. Şerefnâme, V. Veliaminof-Zernof Yayını, Cilt. 1-2, St. Petersbourg
- Şerefhan bin Şemseddin El-Bidlisî, 1958–1962. Şerefnâme, Arapça’ya Tercüme: Muhammed Ali Avnî, Önsöz: Yahya El-Haşşâb, Cilt. 1-2, Daru İhyai’l-Kutubi’l-Arabiyye, Kahire
- Şerefhan bin Şemseddin El-Bidlisî, Şerefnâme, 1078. Osm. Terc. Mehmed bin Ahmed Beğ, H.1078, (yazma), İBB. Taksim Atatürk Kitaplığı, M.C. O.29, Mütercim Hattı
- Zivingî, Molla Ahmed bin Molla Mehmed, 1959. El-İkd El-Cevherî fi Şerhi Divâni’ş-Şeyh El-Cezerî, Cilt. 1–2, Şam-Suriye

0 yorum:

Yorum Gönder

HAŞİYE

Hovardalık günlerimin sonunda daha fazla hayaller içerisine gömülür, pişmanlık, gözyaşları, lanetler ve sevinçlerle dolardı yüreğim. Bazı zamanlar, bu sarhoşluk ve her yanımı kuşatan mutluluk, bana kendimle alay etmeyi unuttururdu. Neredeyse damarlarımda dolaşırdı umut, inanç ve sevgi. O zamanlar dışarıdan gelecek bir mucizeyle önümdeki her şeyin ferahlayacağına, iyi, güzel ve kusursuz bir çalışma ufkunun beni beklediğine inanırdım. Yeraltından Notlar -Dostoyevski

CIRCA LUMINA

It seems to me that we must make a distinction between what is "objective" and what is "measurable" in discussing the question of physical reality, according to quantum mechanics.The state-vector of a system is, indeed, not measurable, in the sense that one cannot ascertain, by experiments performed on the system, precisely (up to proportionality) what the state is; but the state-vector does seem to be (again up to proportionality) a completely objective property of the system, being completely characterized by the results it must give to experiments that one might perform.

Roger Penrose- The Emperor's New Mind