TALABANİ AİLESİNİN SIRRI


Kurtlar Vadisi-Irak filmindeki Kürt Kadirî şeyhinin adı niçin Abdurrahman Hâlis'ti? Bir Türk milliyetçisi MHP milletvekili ile Talabani ailesinin bağı olabilir mi? Haydar Baş'ın şeyhi Mustafa Hayri Baba kimdi? Ucuz siyasi gündemlerle şekillenen süper çağdaş zihinler için tuhaf gelebilir, ancak bütün sorunlarımızı çözecek birlik ve beraberliğimizi sağlaması umulan modern değerler, beklenin aksine toplumu ve bireyi parçalıyor. [fragmentation and atomization]

Bugün fantastik bir filmde bile yanyana sayılamayacak kavramlar, insanlar, kurumlar yakın zamanlara kadar birarada çeşitli etkileşimlerle yaşayabiliyordu. Yıllardır, gericilik, yobazlık, çimento, feodalite gibi sloganik ifadelerin öznesi olarak kullanılan, tarikat, özelde bir tarikat çerçevesinde bu durumu kısaca ele almaya çalışacağım. 

Demokrasi, insan hakları, ekonomik argümanlar, çimento, duygu seli, fonda müzik olarak kullanılan dini kavramlar, aragazı ver milliyetçilik, örgütlenme [gel partizan ol...], sınıfsal, feodal, üstyapı / altyapı vesair uydu uymadı şablonlar, parlak anlatılar çerçevesinde gerçekten sosyal yapımız, bir biçimde de olsa uyumlu bir denge [homeostasi] sağlayabilecek mi?
Emin değilim...

HÂLİSİYYE ŞUBESİ
ve kurucusu
ŞEYH ABDURRAHMAN HALİS et-TÂLEBÂNΠ
Abdurrahman Hâlis ibn eş-Şeyh Ahmed bin eş-Şeyh Molla Mahmud ez-Zengenî

Kadiriyye’nin Hâlisiyye şubesinin kurucusu olup, Şeyh Ahmed et-Talebanî’nin oğludur. Kerkük’ün Tâlebân köyünden ve Kürtlerin Zengene aşiretindendir. 1212/1797 tarihinde Tâlebân köyünde doğmuştur. Kuvvetli bir medrese eğitimi almıştır. Kürtçe ve Arapça’nın yanısıra Farsça ve Türkçe’yi de çok iyi öğrenmiştir. Kadirî şeyhlik icâzetini pederinden almıştır. Pederi Şeyh Ahmed Efendi de icâzetini ceddi Şeyh Mahmud’dan almış, o ise Şeyh Ahmed el-Hindî el-Lahorî’nin halifesidir. Bu şekilde silsile Şeyh Abdülkadir-i Geylânî’ye vasıl olur. Her dört lisanda dîvânı vardır. Mesnevî’nin ilk 18 beytine Farsça manzum bir şerh yazmıştır ki matbudur. [Kitâbu’l-Ma’ârif Fi şerhi Mesnevi-yi Şerîf, Rızâ Efendi Basmahanesi, 1284. Bağdat] Türkçe ve Farsça gazelleri ile şöhret bulmuştur. Bu gazellerin bir bölümü aynı kitabın ikinci kısmı olarak basılmıştır. Şiirlerinde Hâlis mahlasını kullanmışlardır.

Abdurrahman Hâlis’in Türkçe bir muhammesi şu şekildedir:

Acabâ dehre salan şûr-ı kıyâmet bu mudur
Âleme şu’le veren ârız u kâmet bu mudur
Mest edüb câzib-i erbâb-ı kerâmet bu mudur
Acabâ gönlümü sayd eyleyen âfet bu mudur
Beni mecrûh u perîşan eyleyen âfet bu mudur.
[Şeyh Abdurrahman Hâlis et-Tâlebânî, 1284:57]

Abdülkadir-i Geylânî’nin menâkıbı olan Behcetu’l-Esrar kitabını Türkçe’ye tercüme etmiştir. 1275/1859 tarihinde vefat etmiştir. Kerkük’teki hankâhında medfundur. Birçok halifesi olup oğulları, Şeyh Ali, Şeyh Abdülkadir ve Şeyh Rıza Talebânî ve Abdulvâhid Tâlebânî’dir. Bu aile ile ilgili olarak Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bir hayli belge bulunmaktadır.

Anadolu’daki en önemli halifelerinden biri Urfalı Seyyid Hacı Osman Dede Efendi’dir. Diğer bir halifesi de Urfalı Şeyh Abdülkâdir Sıddîkî Efendidir ki Urfa Meb’usu Şeyh Safvet Efendi’nin kayınpederidir.  1315/1897 tarihinde 91 yaşında vefat etmiştir. Şeyh Abdurrahman Hâlis et-Talebânî’nin oğullarından Şeyh Ebu’l-Muhsin Ali et-Talebânî pederinin makamına postnişîn olmuştur. Kuvvetli bir medrese eğitimine sahipti. Fıkhi konuda basılmamış bir hayli eseri vardır. 1330 tarihinde vefat etmiş olup, Kerkük’te babasının yanına defnedilmiştir. O'nun da birçok halifesi olmuştur. Urfa mebusu Şeyh Safvet [Vefatı:1950] bu zâtın hulefasındandır.

Şeyh Mustafa Safvet Efendi, Kürt asıllı olup 1282/1866 senesinde Urfa’da doğmuştur. Urfalı Kemaleddin Abdülkâdir Efendi’nin oğludur. İlk tahsilini Urfa’da yapmıştır. Mısır/Kahire’ye gidip Ezher’de dört yıl okuyarak oradan mezun olmuştur. Mısır’dan avdetinin akabinde sâbık Urfa müftüsü Abdüllatîf Efendi’nin ders halkasına dahil olarak ondan icâzet almıştır. Memuriyet hayatına 1318’de Urfa Mekteb-i İ’dâdisinde Farsça ve Ahlak dersleri muallimliği ile başlamıştır. 1324 yılında bir ara Urfa Bidâyet Mahkemesi âzâlığı vazifesinde de bulunmuştur. Hem ulema hem de meşâyih silkine intisap etmiştir. Tarikat icâzeti yukarıda zikrettiğimiz Şeyh Ali et-Tâlebânî’dendir. 22 Teşrin-i 1324 tarihinde Meşrutiyet meclisinde İttihad Terakki listesinden Urfa Meb’usu seçilmiştir. [Albayrak, 1996:4/120;1998:198-199] Meb’usluğu, Meclis-i Meşâyih Reisliğine getirildiği 21 Temmuz 1334 tarihine kadar fâsılalı olarak devam etmiştir. Bu dönemde meb’usluğu iki kez meclis feshedildiğinden düşmüştür. Yine Meşrutiyet döneminde (1327/1911) senesinde yayınladığı haftalık Tasavvuf Mecmuâsı ile şöhret bulmuştur. Bu mecmuâda çok önemli belge ve bilgiler mevcuttur. Bu mecmuanın Şeyhülislâm Haydarîzâde İbrahim Efendi ve Erbilli Şeyh Es’ad Efendi gibi ünlü yazarları vardı. 21 Temmuz 1334 tarihinde başladığı Meclis-i Meşâyih Reisliği vazifesinden 9 Mart 1335 tarihinde infisal etmiştir. 12 Teşrin-i Sânî 1335 tarihinde Meclis-i Tedkîk-i Mesâhif-i Şerîfe  ve Müellefât-ı Şer’iyye Reisliğine tâyin edilmiştir. Fasılalı olarak sürdürdüğü bu vazifeden ayrılarak, 23 Temmuz 1338’de Şeyhülislâmlık bünyesindeki Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiye âzâlığına getirilmiştir. Bu teşkilâtın, 1 Teşrin-i Sânî 1338 tarihinde lağvedilmesi üzerine memuriyet hayatı sona erip açıkta kalmıştır. TBMM hükümeti döneminde bu sefer Ankara’ya giderek 11 Ağustos 1339/1923’te yine Urfa meb’usu olmuştur.

Meşrutiyet döneminde kendisine bir tekke tahsis edilmediği için Hanedana ve Meşâyihe olan öfkesinden, Hilâfetin kaldırılmasında, Tekke ve Zâviyelerin kapatılması hususunda TBMM’de önemli rol oynamıştır. Hilâfetin kaldırılması ve Osmanlı Hanedan ailesinin yurt dışına çıkarılması kanunu 3 Mart 1924’te Şeyh Safvet Efendi ve elli arkadaşının teklifi ile kanunlaşmıştır. [Albayrak, 1996:4/121; 1998:199] Hatta bu yüzden tarikat mensubu iki şâir onu hicveden şu rubâîyi yazmışlardır:

Anı yâ Rabbi âteşinde kavur
Külünü âsmân-ı kahra savur
Uyarak en şenî’ine küfrün
Şeyh Safvet Efendi oldu gavur.
[Hüseyin Vassaf,  Sefîne, 2006:1/142, 3/466-467]

Yine Hüseyin Vassaf’ın kaydına göre işrete de mübtelâ imiş. [Hüseyin Vassaf, 2006:1/142]

Bediüzzaman Said-i Nursî hazretlerinin, Arabî (Arapça) Mesnevî-i Nûriye adlı eserinde, [Katre risalesinin giriş kısmında] Arapça  bir takrizi vardır. Takriz metninin özet tercümesi şu şekildedir:

TAKRİZ

Fâzıl-ı muhterem Meclis-i Mesahif ve Tetkik-i Müellefat-ı Şer'iye Reis-i Âlisi
Şeyh Safvet Efendi Hazretlerinin takrizidir

Cenab-ı Hakka hamd ve kendisine Kur'ân nâzil olan Peygamberimize ve dinin binasını tahkim ve temhid eden Âl ve Ashabına salât ve selâm olsun.

Tevhid denizinden bir Katre namındaki risale gözüme tecellî etti. O denizle bu katre arasında bir fark göremedim. Çünkü, o katre hakikatte o denizden geliyor ve o denize dökülüyor. Tevhid denizinden avuçla su içmekte ve İslâmiyet memesinden süt emmekte kardeşimiz olan allâme Bediüzzaman Said Nursî'nin sa'yinden dolayı Cenab-ı Hakka hadsiz şükürler olsun.

El-fakir, türabu akdâmu'l-ulemâ
Safvet [rahmetullâhi aleyh]

Şeyh Safvet Efendi, Şeyhülislâmlık bünyesinde kurulan Dâru'l-Hikmeti'l-İslâmiyye’de Bediüzzaman’la birlikte âza olmuştu. Ulûm-i Şer’iyye ve Asrî Müceddidlerimiz (1340), Tasavvufun Zaferleri (1343/1924) adlı matbu iki eseri de vardır. Tasavvufun Zaferleri adlı eser, İzmirli İsmail Hakkı’nın Tasavvuf konusunda yazdıklarına cevap niteliğindedir. Neşredilmiş şiirleri de mevcuttur. Şeyh Safvet (Yetkin) Efendi, Şihabuddin maktul Sühreverdî’nin Heyâkilu’n-Nur adlı eseri ile Atâullah el-İskenderî’nin Hikem’ini ve Fahreddin Irakî’nin Lemeât’ını türkçeye tercüme etmiştir. Tüm bu tercümeler MEB yayınları arasında neşredilmiştir. 1927’de mebusluktan ayrılarak aktif siyasetten çekilmiş, 27 Ekim 1950’de İstanbul’da tekâüden ölmüştür. [Albayrak, 1996:4/120-121; 1998:198-199]

Şeyh Safvet (Yetkin) aynı zamanda Ord.Prof.Dr.Suud Kemal Yetkin’in (1903-1980) babası ve halen hayatta olan Prof.Dr.Çetin Yetkin’in de dedesidir. Prof.Çetin Yetkin’in 2003 yılı Haziran'ında Ankara’da bize naklettiğine göre Şeyh Safvet Efendi hayatının son yıllarında dindar bir tutum içinde olup çocuk yaşta O'nun yanında büyüyen Çetin Yetkin’e İslâm’ı öğretip telkin edermiş.

Şeyh Abdurrahman Hâlis et-Tâlebânî’nin Hâlisiyye silsilesine tarikat olarak bağlı olanlardan biri de Elazığ’daki ünlü Şaşmaz ailesidir. Kürt/Zaza asıllı bu ailenin şeyhlerinden Cafer Tayyar Şaşmaz bu silsileye bağlıydı. Tarikat icâzeti yukarıda adı geçen Hacı Muharrem Hilmî Efendi’dendir. Oğullarından M.Tahir Şaşmaz İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü mezunlarından olup, bu  dönemde rahmetli pederimin de talebesi olmuştu. Aile, Milliyetçi bir çizgiye kaydığından M.Tahir Şaşmaz 1977’de MHP’den Elazığ Milletvekili oldu. 1987’de ise DYP’den Milletvekili seçildi. Kardeşi Abdülkadir halen babasının yerine postnişinlik yapmaktadır. O'nun oğulları Raci ve Necati Şaşmaz ise gündemde olan Kurtlar Vadisi dizi ve filminin yönetmen/yapımcı ve başoyuncularıdır. Ailenin Kadiriyye-Halisiyye tarikatı ile olan ilişkisi Kurtlar Vadisi-Irak filmine de yansımıştı. Filmdeki Kürt Kadirî şeyhinin adının Abdurrahman Hâlis olması bu bağın filme yansımasıydı.

Bunun yanısıra Harputlu Hacı Muharrem Hilmi Efendi [Vefatı:1384/1964] , Besnili Halil Baba ile Malatyalı Mustafa Hayri Baba [Vefatı: İstanbul 1979]  bu silsileye bağlıdır.

Mustafa Hayri Baba, Malatyalı Kürt asıllı olup, Yüzbaşı Mustafa Bey’in oğludur. 1311/1895 tarihinde Malatya’da doğmuş, İstanbul’da Rüşdiye mektebi ve Harbiye’de  okumuştur. Birinci Dünya Harbi’nde Medine’de görev almıştır. Sonra Malatya’ya dönmüştür. Bilahare Tasavvufa intisap edip, Kadirî-Hâlisî meşâyihinden ve adı geçen Ömer Hüdayî Baba’nın halifelerinden Kürklü Hacı Muhammed Baba el-Kürdî’ye bağlanmış ondan tarikat hilâfeti almıştır. Uzun yıllar şeyhlik yapmış olup 17 Eylül 1979 tarihinde 84 yaşında olduğu halde İstanbul-Suâdiye’deki evinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Türbesi Trabzon Akçaabat'tadır. 10 kadar halifesi vardır. Önemli halifelerinden biri halen hayatta olan Abdullah Demircioğlu Hocadır. Mustafa Hayri Baba aynı zamanda BTP Genel Başkanı Haydar Baş’ın da şeyhidir.

Abdurrahman Halis Et-Tâlebânî'ni üçüncü oğlu Şeyh Rıza Efendi [tevellüdü: 1253] ise babası gibi güçlü bir şairdi. Aynı zamanda kuvvetli bir medrese tahsiline sahipti. Kürtçe, Arapça, Farsça ve Türkçe şiirlerini içeren divânı 1946 yılında yeğeni Ali et-Talebânî tarafından Bağdat’ta basılmıştır. Bu divân’da Sultan Abdülazîz Sultan ve II.Abdülhamid Han ile ilgili medhiyeler bulunduğu gibi, dönemin Sadrazam vs. diğer devlet ricaline ilişkin medhiye ve hicviyeleri vardır. Hicivlerinde bazen ağır ifadeler göze çarpmaktadır. Sultan II.Abdülhamîd’e iki Türkçe medhiyesi mevcuttur. Birisi şöyledir:

Sultân Abdülhamîd

Serîr-i saltanat-ı meliku’l-Yümn-i Âl-i Osmandır
Hilâfet-i hânedan-perverde-i Abdülhamîd Hândır
Vekîl-i Fahr-i Âlem zübde-i zürriyet-i Âdem
Emîru’l-Mü’minîn Zıll-ı Hudâ mahbûb-ı Yezdândır
Bilinmez hey’et-i şâhânesi aks-i tecellâdan
Melikdir yâ melik-i şâh-ı cihân yâ mâh-ı tâbândır
Hired-i meydân âciz akl-ı küll-i kâsır
Reh-i endîşe bağlı kuvve-i idrâke hayrandır
Elde kâse-i şems u kamer dergâhına karşı
Bükülmüş sânki gerdûn bir gedâ-yı kâse-gerdândır
Basıp nâf-ı zemîne ‘Arşa çıkmış taht-ı iclâli
Değil bâd üzre devrân eyleyen taht-ı Süleymandır
Bulunmaz gülşen-i ‘asrında gamdan dîde-i giryân
Nesîm-i re’fetinden gül gibi bülbül de handândır
O günden kim işitmiş sıyt-ı ‘adlin çarh-ı dûn-perver
Benimle etdiği cevr u cefâlardan peşimândır
Yaka kurtarmak ister pençe-i kanûn-ı ‘adlinden
Anınçun gâh yer altında gâh ebr içre pünhândır
Yine çıkmaz o şâhın uhde-i medh u senâsından
Rızâ ger fi’l-Misl fenn-i suhendânîde Hassândır
Hemîşe tâ kamer revnak-fezây-ı târem-ı hadrâ
Hemîşe tâ Zühal ârâyiş-i eyvân-ı keyvândır
İlâhî berkarâr olsun âfiyet üzre
Vücud-ı pâdişâh-ı ‘asrımız kim cûd u ihsândır.
[Şeyh Rızâ Talebânî, Dîvân, 1946:210-211]

Şeyh Rıza Efendi, birçok defa İstanbul ve Kahire’de bulunmuştur. Bu ziyaretleri sırasında, Yıldız sarayında da misafir edilmiş, Sultan II.Abdülhamid Han’ın iltifatını görmüştür. Hatta Sultan’ın emriyle hazineden kendisine maaş da bağlatılmıştır. Son senelerinde Bağdat’ta ikamet etmiş olup, babasının orada Muradiye Camii bitişiğinde kurduğu tekkede postnişîn olmuştur. 1327/1909 tarihinde orada dizanteri hastalığından vefat ederek Şeyh Abdülkadir-i Geylânî’nin Camii bitişiğindeki hazirede defnedilmiştir. Bu sülaleden Kerkük’teki Kadirî-Halisî hankâhının son postnişîni 1992’de vefat eden Şeyh Hüsamuddin el-Hâlisî et-Tâlebânî idi. Şeyh Hüsamuddin et-Tâlebânî’nin oğlu ise Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği başkanı ve şimdiki Irak Cumhurbaşkanı  meşhur Celâl Tâlebânî’dir.

Yine bu aileye mensup Mükerrem Tâlebânî, 1970’li yıllarda Irak hükümetinde bakanlık yapmıştı ve ilginçtir Irak Komünist Partisi’nin ileri gelenlerindendi. Mükerrem Tâlebânî, 90’lı yıllarda ise Şeyh Osman Abdülaziz’in [Vefatı: 2000] önderliğindeki Irak Kürdistan İslâmî Hareketi’ne katıldı.

[Abdülkerim el-Müderris, 1403/1983:206, 271–72, 398-400; Şeyh Rıza Tâlebânî, Divân, 1946; Haydarîzâde, İbrahim [Şeyhülislâm], 1327:4-5; Hüseyin Vassaf, Sefîne, 2006:1/142, 3/466-467; Tavakkoli, 2000:192; Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, 1342:30; Sadık Vicdânî, 1995:135-143; Bruinessen, 1992:221-222; 1995:17-47; 2000:13-36; Marufoğlu,1998:169; Hacı Muharrem Hilmî Efendi, 1976: 49-50]

Kâdiriyye tarikatı Hâlisiyye şubesi silsilesi

Fahr-i Kâinât Seyyidu’l-Murselîn Hazret-i Muhammed Mustafa [AS]
Hz. İmam Ali Bin Ebî Tâlib [R.A]
Hasan el-Basrî ebu Saîd bin Yesar [Rh.A]
Şeyh Habîb el-Acemî [K.S]
Şeyh Dâvud et-Tâî [K.S]
Şeyh Ma’rûf el-Kerhî [K.S]
Şeyh Seriyyu’s-Sakatî [K.S]
Şeyh Cüneyd el-Bağdâdî [K.S]
Şeyh Ebubekr Dulef bin Ca’fer eş-Şiblî [K.S]
Şeyh Ebu’l-Fazl Abdulvâhîd bin Abdulazîz et-Temimî [K.S]
Şeyh Ebu’l-Ferec Yusuf et-Tarsûsî [K.S]
Şeyh Ebu’l-Hasan Ali bin Muhammed bin Yusuf el-Kureyşî el-Hakkârî [K.S]
Şeyh Kâdiyu’l-Kuzât ebu Saîd el-Mubarek bin Ali el-Mahzumî
Pîr-i Tarikat Şeyh Seyyid ebu Muhammed Muhyiddîn Abdulkâdir bin Musa el-Hasenî el Gilânî (Cilânî) [K.S] [Vefatı: H. 561]
Şeyh Seyyid Abdurrezzak Cemâlu’l-Irâk el-Cîlî [K.S]
Şeyh Osman el-Cîlî [Gilânî] [K.S]
Şeyh Yahya el-Basrî [K.S]
Şeyh Nureddin eş-Şâmî [K.S]
Şeyh Abdurrahman el-Hasenî [K.S]
Şeyh Burhânuddin ez-Zencerî [K.S]
Şeyh Seyyid Muhammed Ma’sum el-Medenî [K.S]
Şeyh Abdurrezzâk el-Hamevî [K.S]
Şeyh Muhammed Huseyin el-İzmirânî [K.S]
Şeyh Ahmed el-Hindî el-Lahorî [K.S]
Şeyh Mahmud ez-Zengenî et-Tâlebânî [K.S]
Şeyh Ahmed ez-Zengenî et-Tâlebânî [K.S]
Şeyh Ziyauddin Abdurrahman Hâlis ez-Zengenî et-Tâlebânî [K.S]
Şeyh Seyyid Hacı Osman Dede er-Ruhavî [Urfalı] [K.S]
Şeyh Hacı Ömer Hüdâyî
Şeyh Harputlu Hacı Muharrem Hilmî Efendi

Urfalı Hacı Osman Dede’nin Hacı Ömer Efendi’den başka birçok hulefası meyanında Hısn-ı Mansur'lu [Adıyamanlı] Sarı Şeyh Mustafa Efendi adlı bir halifesi de vardır. Sarı Şeyh Mustafa Efendi’nin halifelerinden biri de Besnili ünlü Halil Baba’dır.
Halil Baba aynı zamanda Prof.Dr.Bekir Karlığa’nın da şeyhidir.

Hacı Ömer Hüdâyî Baba aslen Harput’un Mürü köyündendir. 19.yüzyılın ilk çeyreğinde dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Önceden, Nakşibendi-Hâlidî meşâyihinden ve Şeyh Abdullah Mekkî’nin hulefasından Erzincanlı ünlü Hayyat Vehbî'ye (Terzi Baba) bağlanmış, ancak ondan seyr u sülukunu tamamlayamamış, Terzi Baba’nın isteğiyle onun halifelerinden Arapgirli Şeyh Ömer Ruhanî Baba’ya bağlanarak Nakşibendi-Halidi icâzetini ondan almıştır. Bir süre sonra Arapgirli Şeyh Ömer Baba, Ömer Hüdâyî’yi Kâdirî icâzeti alması için Abdurrahman Hâlis et-Tâlebânî’nin hulefasından Urfalı Hacı Osman Dede Efendi’ye gönderir. Hacı Osman Dede Efendi’nin yanında karar kılan Ömer Hüdâyî Efendi ondan Kâdirî-Hâlisî icâzetini alır. Hacı Ömer Hüdâyî Efendi daha sonra Harput’a dönerek Kövenk köyünde yerleşir. Birçok halifesi olup en başta geleni Hacı Muharrem Hilmî Efendi’dir.  Hacı Ömer Hüdâyî’nin halifelerinden biri de Malatyalı Mustafa Hayri Baba’nın şeyhi Kürklü Hacı Muhammed Baba’dır. Önemli halifelerinden biri de Göllü Şeyh Mustafa Efendi’dir. Göllü Şeyh Mustafa Efendi’nin halifesi ise Elazığlı Kürt/Zaza, Şeyh Cafer Tayyar Şaşmazdır. 1323/1907 yılında vefat eden Hacı Ömer Hüdâyî Efendi’nin türbesi halen Elazığ merkeze bağlı Kövenk köyünde bulunmaktadır.

Hacı Muharrem Hilmî Efendi, Harput’un Sarılı köyündendir. Hicri 1290’lı yıllarda burada doğmuştur. Ailesi ile çeşitli köyleri dolaştıktan sonra 1321/1905 tarihinde Harput’a yerleşir. Arapça İslami ilimler tedris eder ve icâzet alır. Tasavvuf’ta Kadiri ve Hâlidî meşayihinden Hacı Ömer Baba’ya intisap edip ondan tarikat icâzeti alır. Hacı Ömer Baba, Urfalı Hacı Osman Dede’nin yanısıra, Nakşî-Hâlidî meşâyihinden  Erzincanlı ünlü Terzi Baba (Hayyat Vehbî)’nın halifelerinden Şeyh Ömer Ruhânî Arapgirî’den  de icâzetlidir. Hacı Muharrem Hilmî Efendi yine Kürd Nakşî-Halidî meşâyihinin ünlülerinden ve türbesi Bitlis şehir merkezinde bulunan Şeyh Muhammed Küfrevî’den de el almıştır. Hacı Muharrem Hilmî Efendi 6 Şâbân 1384/9 Aralık 1964 tarihinde Elazığ’da vefat etmiştir. Buradaki Müstakil türbesinde medfundur. Müretteb Divânı olup, bundan başka Mev’ize-i Hilmiyye, Ezkâr-ı İlâhiyye Lisâliki’t-Tarîkati’l-Kâdiriyye, Nakşibendilik Üzerine Risale gibi eserleri vardır.
Hacı Muharrem Hilmî Efendi, Prof.Dr.Süleyman Ateş’in de şeyhidir. [Hacı Muharrem Hilmî Efendi, 1976]

Bugün, demokrasi, insan hakları, ekonomik argümanlar, çimento, duygu seli, fonda müzik olarak kullanılan dini kavramlar, aragazı ver milliyetçilik, örgütlenme [gel partizan ol...], sınıfsal, feodal, üstyapı/altyapı vesair uydu uymadı şablonlar, parlak anlatılar çerçevesinde gerçekten sosyal yapımız, bir biçimde de olsa uyumlu bir denge [homeostasi] sağlayabilecek mi?
 Emin değilim...
MÜFİD YÜKSEL
KAYNAKÇA:
- Abdülkerîm Muhammed el-Müderris, 1403/1983. ‘Ulemâuna Fi Hidmeti’l-‘İlmi Ve’d-Dîn, Dâru’l-Hurriyye, Bağdat
- Abdülkerîm Muhammed el-Müderris, 1979-1983. Yâdé Merdân [Tezkâru’r-Ricâl-Remembering The Great Men], Cilt. 1-2, Mecma’u’l-İlmiyyi’l-Kurdî, Bağdat [2005 yılı Ağustos ayında 104 yaşında vefat eden Şeyh Molla Abdülkerim el Müderris’in iki büyük ciltlik Sorani Kürtçesiyle  yazılmış bu eser, Mevlana Halid-i Bağdadi ve Nakşibendi-Halidilik üzerine akademik düzeyde dahi bugüne kadar yapılmış en mükemmel çalışmadır. Böyle bir eserin Türkçe’ye kazandırılması şarttır!]
- Albayrak, Sadık, 1996. Son devir Osmanlı Uleması, Cilt. 1-5. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, İstanbul
- Albayrak, Sadık, 1998. Son devrin İslâm Akademisi/Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiye, İz Yayıncılık, İstanbul
- Bruinessen, Martin van,1992. Agha, Shaikh and State: The Social and Political Structures of Kurdistan, Zed Books Ltd. London
- Bruinessen, Martin van, 1995. Kürdistan Üzerine Yazılar, Çev. İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul
- Bruinessen, Martin van, 2000. Mullas, Sufis and Heretics: The Role Of Religion In Kurdish Society, Collected Articles, The Isıs Press, İstanbul
- Bursalı Mehmed Tahir Efendi, 1342. Osmanlı Müellifleri, 3 Cilt, Maarif Vekâleti Neşriyatı, Matba’a-i ‘Amire, İstanbul
- Hacı Muharrem Hilmî Efendi, 1976. Kâdirî yolu sâliklerinin Zikir Makamları, Notlarla Neşreden: Süleyman Ateş, Pars Matbaası, Ankara
- Haydarîzâde, İbrahim Efendi [Şeyhülislâm],1327/1329. Terâcim-i Ahvâl-i Sufiyye, Tasavvuf Mecmuası içinde, No: 4-5
- Hüseyin Vassaf, 2006. Sefîne-i Evliyâ, Cilt.1-5. Haz. Prof.Dr. Mehmet Akkuş- Prof.Dr. Ali Yılmaz, Kitabevi, İstanbul
- Marufoğlu, Dr. Sinan, 1998. Osmanlı Döneminde Kuzey Irak, Eren Yayıncılık, İstanbul
- Sâdık Vicdânî, 1995. Tarikatler ve Silsileleri [Tomâr-ı Turûk-ı ‘Aliyye], Yay. Haz. İrfan Gündüz, Enderun Kitabevi, İstanbul
- Şeyh Abdurrahman Halis et-Tâlebanî, 1284. Kitâbu’l-Ma’ârif fi Şerhi Mesnevî-yi Şerîf ve min Kelâmi eş-Şeyh Abdurrahman (Farsça-Türkçe Gazeller), Rıza Efendi Basmahânesi, Bağdat
- Şeyh Rıza Tâlebânî, 1946. Dîvân-ı Şeyh Rıza-yı Talebânî, Kürdçe, Farsça, Türkçe; Neşreden: Ali et-Talebânî, Çaphâne-i Ma’ârif, Bağdât
- Tavakkoli, Mohammad Raouf, 2000. The History of Mysticism in Kurdistan [Tarîh-i Tasavvuf der Kurdistan], İntişarât-ı Tevekkuli, Tahran-İran

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Hayri Babanın kürt olmasında bir problem olmaz ama kendisi evladı Resuldür.

İrfan dedi ki...

Allah uzun ömürler versin, Sn. Abdullah Demircioğlu Hocaefendi yıllardır Avrupa'da ilâyı kelimetullah için hizmet ediyor.
Allah razı olsun.

Adsız dedi ki...

Arkadaşlar, gözden kaçırılan çok önemli bir husus var ve o da şudur..Evliyanın şu veya bu aileden olması önemli değildir. Üstünlük takvadadır.Bununla beraber Abdurrahman Halis kuddise sirruh , seyyiddir ve evladı rasuldür.Onun yaşadığı çevreye bugün bile bakıldığında , farklı ailelere mensub kişilerin , seyyid aileleri ile çok sayıda evlilikler yaptıklarını görmekteyiz. Büyük velilerin Resulullah (as) ile bu neseb bağı bir şekilde tecelli etmektedir, ya ana tarafından ya baba tarafından ya dedeler tarafından ya nineler tarafından..Osmanoğulları dahi seyyiddir..Niçin ? Osmangazi'nin hanımı Edebali Hazretlerinin kızıdır.Edebali Hazretleri ise Seyyiddir.

Adsız dedi ki...

hayri baba kürt değil malatyanın vaizoğluları sülalesinden olup ceddi koca vaiz hz olup onlarda seyyit Battal Gazinin neslindendir.

Adsız dedi ki...

Menakıb-ı Abdülkadir Geylani Behcetü'l Esrar isimli kitabı Onur Kitap yayınlanmıştır. Tüm internet sitelerinden kitapçılardan temin edilebilir.

Adsız dedi ki...

Hayri Baba'dan ve Haydar hoca bütün silsilerden Allah razı olsun.Başımızın tacı Gavsul Azam Eşşeyh Esseyid Abdulkadir Geylani..

Adsız dedi ki...

Nurullah Alphan İnan.Allah(C.C) bizleri de,şefaatlerine,nail eylesin.İnşa Ellah.

Yorum Gönder

HAŞİYE

Hovardalık günlerimin sonunda daha fazla hayaller içerisine gömülür, pişmanlık, gözyaşları, lanetler ve sevinçlerle dolardı yüreğim. Bazı zamanlar, bu sarhoşluk ve her yanımı kuşatan mutluluk, bana kendimle alay etmeyi unuttururdu. Neredeyse damarlarımda dolaşırdı umut, inanç ve sevgi. O zamanlar dışarıdan gelecek bir mucizeyle önümdeki her şeyin ferahlayacağına, iyi, güzel ve kusursuz bir çalışma ufkunun beni beklediğine inanırdım. Yeraltından Notlar -Dostoyevski

CIRCA LUMINA

It seems to me that we must make a distinction between what is "objective" and what is "measurable" in discussing the question of physical reality, according to quantum mechanics.The state-vector of a system is, indeed, not measurable, in the sense that one cannot ascertain, by experiments performed on the system, precisely (up to proportionality) what the state is; but the state-vector does seem to be (again up to proportionality) a completely objective property of the system, being completely characterized by the results it must give to experiments that one might perform.

Roger Penrose- The Emperor's New Mind