tag:blogger.com,1999:blog-52177571107526557262024-02-19T23:51:10.723-08:00DİVANPOSTHürriyet Oyun Marifet...Unknownnoreply@blogger.comBlogger46125tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-56471311487527039062010-03-01T14:23:00.000-08:002010-03-05T01:43:56.443-08:00ÇİZGE KURAMI VEYAHUT KİM KİMİ<div style="border: medium none;"><br>
</div><div style="border: medium none;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQYSt8QzBfnym5jgtplf9UhxZpJt8F8H_1Iu7VAzjHIf1svTJ0VTZVLEdJ3wUbibr8jgTGdH1PfHxafxLfidnZHjeUcf4zr5-gYuPShq5ce0BloNpamlZAM4MD3nGO-CkAz91IiK_9OiE/s1600-h/K%C3%83%C2%B6nigsberg.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="250" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQYSt8QzBfnym5jgtplf9UhxZpJt8F8H_1Iu7VAzjHIf1svTJ0VTZVLEdJ3wUbibr8jgTGdH1PfHxafxLfidnZHjeUcf4zr5-gYuPShq5ce0BloNpamlZAM4MD3nGO-CkAz91IiK_9OiE/s400/K%C3%B6nigsberg.bmp" width="400"></a><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><span style="font-size: x-large;"><b><span style="font-size: x-large;">H</span></b><span style="font-size: small;">i</span></span>ç gitmedim. <b>Königsberg</b> deyu bir garp eli var imiş. El an da var. Efendim, bu şehrin içinde eski ve yeni Pregel nehirleri birleşerek <b>Pregel </b>(Pregolya) <b>nehrini </b>oluşturuyorlarmış. Bu nehirler şehri <b>4 bölüme</b> ayırıyor ve nehir üzerinde bu bölgeleri birleştiren <b>yedi köprü</b> bulunuyormuş. </span></span></div><div style="border: medium none;"><br>
</div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">İ</span></b>mdi sene 1736. Ulemadan <b>Euler,</b> şu suali merak ediyor: <b>Bütün köprülerden bir ve yalnız bir kez geçmek koşulu ile bir yürüyüş yapılabilir mi?</b></span></div><br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">K</span></b>imi işinde gücünde, kimi parayı bulmuş, kimi fakir, herkes her gün sağa sola gidiyor, aval aval etrafa bakınıyor ama böyle sorular sormuyor. Sorsak n’olur? Euler olur.</span> <br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/03/cizge-kurami-veyahut-kim-kimi.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-17717206145626214372010-02-23T10:01:00.001-08:002010-03-05T01:52:12.215-08:00SEVGİLİ OFELYA, BU SAYILARA HASTAYIM!<div style="text-align: left;"><br>
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYWrCN9vbo2PWFORBlAxQmZFAt-fcD0Opkrag72RiH4PdwjlU1IwCDjqKjzUQti7MDM3NdepVC0krSAbSy-5U8_pWxvDmGkyW37RfBnqhyuUU-6ggb8K56VEMqNNi2_TIgsP0EE5Gz58E/s1600-h/numbers+dice.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" ct="true" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYWrCN9vbo2PWFORBlAxQmZFAt-fcD0Opkrag72RiH4PdwjlU1IwCDjqKjzUQti7MDM3NdepVC0krSAbSy-5U8_pWxvDmGkyW37RfBnqhyuUU-6ggb8K56VEMqNNi2_TIgsP0EE5Gz58E/s400/numbers+dice.bmp" width="312"></a></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>İ</b></span>nsanoğlu niçin, yok asal sayılar, yok şöyle sayılar, yok böyle sayılar gibi kavramların peşinden koşuyor? </span><br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>Bunların doğada karşılıkları var da onları görüp soyutluyor mu?</b> <b>Yok aga, beynin kendisi olmuş kainat, artık soyutlama kabiliyeti de gelişmiş </b><span style="font-size: x-small;">[prefrontal kortex]</span> <b>kendi yaratıp/soyutlayıp kendi oynuyor mu? La yoksa hepsi zihinsel mastürbasyon mu? Peki, bizim böyle sorular sorup, arayışlara marayışlara girmemizin bir manası var mı? Var, var... Otur dersini çalış, ödevini yap dese de birileri,</b></span><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b> ne demiş A. N. Whitehead üstadımız: </b></span><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>"The science of pure mathematics, in its modern developments, may claim to be the most original creation of the human spirit." </b></span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">A</span><span style="font-size: large;">şk-ı beka...</span></b></span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>B</b></span>ir şey bulup, o şey her neyse 'ya bakî ente'l bakî' demek istiyor adam. Bu arada bulduğu şeylere de bu lafı en artistiğinden söylüyor. Nasıl mı? <b>Eğer asal sayı diye tanımlanan özellik, 20'ye ya da 100'e, 1000'e kadar olsaydı yani bu sayılardan sonra bu tanıma uygun sayı bulamasaydık şimdiye kadar mevzu, herşey çok güzeldi ama yaşandı bitti kıvamında unutulur giderdi. Bugün asal sayı namlı güzeli pozisyondan pozisyona sokup sevmezdik.</b></span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">Â</span></b>h!.,"the Infinite!. No other question has ever moved so profoundly the spirit of man." <span style="font-size: x-small;">[David Hilbert]</span></span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">B</span></b>eşer, âdem olduğu zaman yani evrim süreci içinde pre-frontal korteksi kalınlaştığı vakit ağaca ağaç, elmaya elma diye bakmaz oldu. Artık ağaç da elma da başka bir şeydi. Botanikti <b>[bu ne ağacı lan meyvesi, yaprağı bi değişik?],</b> tarımdı <b>[bunu benim tarlaya ekeyim aga],</b> iktisattı <b>[meyvesi yeniyo la, satsak iyi para eder, kilosunu kaçtan virsek acaba],</b> matematikti, fizikti<span style="font-size: x-small;"> </span><b>[hatırlayınız Newton-yerçekimi]</b><b>,</b> vahiydi <b>[hatırlayınız İsa-zeytin ağacı, Buda-incir ağacı],</b> biyoloji idi, tıp idi <b>[müşahadeler göstermektedir ki malus domestica meyveleri aklî bozukluklara ve sindirim sistemi hastalıklarına...],</b> şiirdi. Talim-i esma dedikleri budur. Meyveyi yeme, yaprakları örtünme, ben, sen, o... konunun diğer boyutları var o uzun mesele. Tanrı, Âdem'e isimleri öğretti ya da öğrenme kabiliyetini verdi ya da kendi öğrendi her neyse yine başka mevzu oralara girmeyeceğiz.</span> </div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><br>
</div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/sevgili-ofelya-hastayim-bu-sayilara.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-51203614223185885902010-02-23T02:25:00.001-08:002010-02-24T11:18:42.237-08:00MEDENİYETİN VAİZLERİ FENİKELİLER/KENANLILAR<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK_zyuCf7R1fRJ32LvaD8G-2-4quMAp18kjGYAabQ6BtQCOpstm-xdL-oDLD7KE55bwD2ON3r1iILF_2KRXcZxBzkJh0wLZv_40IjrxuWfxagBRoKuqwPhmk-PcbGGloZ5o9YkaAJHUSc/s1600-h/An+ancient+Phoenician+coin..bmp" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" ct="true" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK_zyuCf7R1fRJ32LvaD8G-2-4quMAp18kjGYAabQ6BtQCOpstm-xdL-oDLD7KE55bwD2ON3r1iILF_2KRXcZxBzkJh0wLZv_40IjrxuWfxagBRoKuqwPhmk-PcbGGloZ5o9YkaAJHUSc/s400/An+ancient+Phoenician+coin..bmp" width="400"></a><span style="font-size: x-large;"><b>G</b></span><b>ünümüz medeniyetine alfabeyi, camı, gemiciliği bilinen ilk notalama sistemini ve daha bir çok şeyleri armağan eden ama hakkında fazla konuşulmayan bir halk.</b></div><br>
<span style="font-size: x-large;"><b>S</b></span>ur, Sayda, Malaga, Marsilya, Biblos gibi önemli şehirler ile ismi Roma ile birlikte anılan Kartaca gibi büyük imparatorluklar kuran Fenikeliler’in deniz yoluyla İngiltere’ye, Fas’a ve hatta Brezilya’ya gitmiş oldukları tarihi ve arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır.<br>
<div style="font-family: Georgia,'Times New Roman',serif; text-align: right;"><br>
<b><span style="font-size: xx-small;">Fenike sikkesi</span></b><br>
<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><strong><span style="font-size: x-large;">S</span></strong>adece Doğu değil Batı kültürünün de temel taşlarından sayılan Fenikeliler [Kenanlılar] Marsilya [Fransa], Cenova [İtalya], Malaga [İspanya] gibi günümüzde dahi önemini koruyan yerleşim merkezlerini kurmuşlardır. Kartaca İmparatorluğu ise o tarihlerde küçük bir köy olan Roma’nın ve Roma ağırlıklı Batı Kültürü’nün temelini oluşturmuştur.</div></div></div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>F</b></span>enikeliler Sami kökenli Süryaniler'in atalarını oluşturan halklardan biri olmakla birlikte Aramice‘ye yakın hatta bazı kaynaklarda Aramice’nin bir lehçesini konuşmaktaydılar.<span style="font-size: small;"> F</span>enikelileri diğer toplumlardan ayıran en önemli özelliklerden biri imkanlarını siyasi ve askeri harcamalardan ziyade yerleşim ve ticarete harcamış - aktarmış olmalarıdır. İşte bu sebepledir ki zamanla Fenike ülkesi ve Fenike kolonileri birer ticaret, bilim ve kültür merkezi olmuştur.</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>D</b></span>ünyanın ilk alfabesinin yanı sıra, ilk cam üretimini gerçekleştiren yine Kenanlılar - Fenikeliler olmuştur. Fenikeliler’in en eski notalama sistemini oluşturduğu ise Ugarit’te bulunan ve MÖ 1400’e tarihlenen arkeolojik buluntularla bilimsellik kazanmıştır. Bunun yanısıra Fenikeli denizcilerin MÖ 950’li yıllarda deniz yoluyla Brezilya’ya dahi gitmişler ve yerli halklarıyla ticarette bulunmuşlardır.</div><br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/g-unumuz-medeniyetine-alfabeyi-cam.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-22176292576547452542010-02-22T03:52:00.000-08:002010-02-22T05:31:42.962-08:00DİL VE RUH<div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZf8_224xPWAiMCU9fR6vsXGZavgX8hqscsxT7KsXrTFS2SSnLBZgYKXds2bFunPSRuVs3yTC6x_TV__h0I35g3iZSfQYBs1ZybJKxnrRaSkCF6Rd43PpnI4TIrtoGR_uDR81tZiwzQc8/s1600-h/The+Tower+of+Babel+by+Pieter+Brueghel+the+Elder+%281563%29..bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="301" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZf8_224xPWAiMCU9fR6vsXGZavgX8hqscsxT7KsXrTFS2SSnLBZgYKXds2bFunPSRuVs3yTC6x_TV__h0I35g3iZSfQYBs1ZybJKxnrRaSkCF6Rd43PpnI4TIrtoGR_uDR81tZiwzQc8/s400/The+Tower+of+Babel+by+Pieter+Brueghel+the+Elder+%281563%29..bmp" width="400"></a></div><b><span style="font-size: x-large;">E</span></b>ğer şimdi, şimdiki anın barındırdığı geçmiş zamanın seli içinde parçalanan dilin yıkıntı ve tortularına bakabilsen, dilin yaşam tarihini ve onun kaynağını görürsün. Dilin var olmaya doğru filizlendiği ilk dönem, sadece zayıf bir fonetiği yansıtan bir kısım harf tanecikleri devresidir ki bu harf tanecikleri genel ses içinde gizlenmişti ve çoğu tabiat seslerini taklit ederek ifade gücüne erişiyordu. Sonra duygu, istek ve manaların netleşmesiyle bu ses habbecikleri, hece diline doğru evrilmiş, tekamül etmiştir. Ardından niyet ve isteklerin çoğalmasıyla hecelerden birleşik dil yapısına doğru basamakları çıkmıştır. Uzak Doğu Dilleri bunun canlı belgeleridir.</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>D</b></span><b>illeri Allah mı yarattı, insan mı? Allah mı öğretti, insan mı öğrendi? Gökten mi indi, insan zihninin ürünü mü? Burada kavga körlerin döğüşü gibi olmuştur.</b> Yani dindarlar, “Allah, dili, gökten Arapça veya İbranice veya Süryanice insan telaffuzu ile seslenerek öğretmiştir.” diyorlar. Buna mukabil, pozitivistler, “Allah falan yok. İnsan egosu, kendi zihinsel yaratısı ile bunları öğrenmiştir.” iddiasını savunuyorlar.</div><br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/dil-ve-ruh.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-24165811939731069302010-02-22T02:35:00.000-08:002010-02-22T03:44:21.995-08:00BİZANS'IN SÜRYANİ İMPARATORİÇESİ VE SÜRYANİ KİLİSESİ'NİN KIZI TEODORA<div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc46o-hMCId27COJTfqquUZ1sQr0dx8cstdRbO3wg806HMOLoZw1Ght3RMSRUgbZO10K7JBoWAttNau2YpuuWeKzi_jFb-W0zFYZYxi8t1u1iJHaYnZ_J-1w8OFZ2M9Uf49v6GUAwQJ04/s1600-h/teodora.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc46o-hMCId27COJTfqquUZ1sQr0dx8cstdRbO3wg806HMOLoZw1Ght3RMSRUgbZO10K7JBoWAttNau2YpuuWeKzi_jFb-W0zFYZYxi8t1u1iJHaYnZ_J-1w8OFZ2M9Uf49v6GUAwQJ04/s320/teodora.JPG" width="211"></a></div><span style="font-size: small;"><span style="font-size: x-large;"><b>T</b></span>arihteki en güçlü, akıllı iffetli ve bunun yanında en çok iftira edilen kadınlardan biri olan Teodora çalışmaları sayesinde arkasında yok olmaktan kurtulmuş güçlü ve örgütlenmiş bir kilise bırakmıştır. Süryani Kilisesi tarih boyunca zor dönemler geçirmiştir. İşte bu dönemlerin içinde belki de en kötü olanları Bizans yönetimi sırasında yaşanmıştır. Özellikle Kadıköy konsili sonrası başlayan ve Süryani Kilisesi’ni asimile etmeyi amaçlayan siyasi bazlı dini baskılar giderek katliam boyutu almıştır. İşte tüm bu olumsuz şartlar altında ezilen Süryanileri kurtaran dönemin 3 önemli kahramanından biridir Teodora. Patrik Mor Severiyos ve Mor Yakup Burdono ile birlikte 451 yılından sonra başlayan Bizans’ın Doğu kiliselerine uyguldığı kan acı ve gözyaşı dolu asimilasyon politikasına göğüs germiş ve kilisenin bu zor devirde ayakta kalmasını sağlamış gerçek imanı güçlendirmiştir.</span></div><br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/bizansin-suryani-imparatoricesi-ve.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-91370679506409112082010-02-16T09:45:00.000-08:002010-03-05T02:20:10.658-08:00HAKİKATPERVER EFENDİM<div style="border: medium none;"><br>
<div style="border: medium none;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioaLcKAY5Anr7w5UO-Qz6lzV9KBDT2dqA3-7aZUOioudNFlOgl3JGr_qvCvO3QpNSHv7fYTKLexxxSU1tMPC-KCZjDs7ypwfYFQqGUiGWO5Djv0BkaBA1_fAwxjJp3CKcjc3-AXNgdeDI/s1600-h/Musicians+in+Aleppo,+18th+century..bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" ct="true" height="276" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioaLcKAY5Anr7w5UO-Qz6lzV9KBDT2dqA3-7aZUOioudNFlOgl3JGr_qvCvO3QpNSHv7fYTKLexxxSU1tMPC-KCZjDs7ypwfYFQqGUiGWO5Djv0BkaBA1_fAwxjJp3CKcjc3-AXNgdeDI/s400/Musicians+in+Aleppo,+18th+century..bmp" width="400"></a><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">S</span>on yıllarında hayatı çok sıkıntı içinde geçiyordu. Aktör Şâdî Bey,</b> bu eski üstâdını himâyesi altına alıp <b>Şehzâdebaşı</b>’nda işlettiği <b>Ferah tiyatrosunda</b> O'na küçük bir vazife verdi. Tiyatroya gelenlerin biletlerini yakıyor, salonda yerlerini gösteriyordu. Fakat bu iş ona ağır geldi. </span></div></div><div style="border: medium none;"><br>
</div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">İ</span>stanbul tekkelerinin gözbebeği ve tekke musikisinin bir tanesi sayılması sebepsiz değildi.</b> İlâhî aşkın, tasavvufun zamanında ilk büyük mektebi ve klasik musikimizin biricik konservatuarı sayılan eski dergâhların, dergâhlara mahsus zikir âlemlerinin hakikaten yüzünü güldürmüş adamdır.</span></div><div style="border: medium none;"><br>
</div><div style="border: medium none;"><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">B</span></b>aba Erenlerimiz, birinci sınıf zâkirlerinden ve yerine konulamayacak en birinci zâkirbaşılardandır. Hakkıyla bülbül-i gülistân-ı tekâya olduğu cümlenin malumudur. Her vech ile şüpheden vârestedir. Kendisi hem kıyâmî hem devrânîdir. Aynı zamanda mersiyehândır. <b>Bâhusûs, tavrına, edâsına dayanılmaz. Yanında çok kimse dikiş tutturamaz.</b> Halka-i zikre riyâset ve idaresi ile de ayrıca meşhur ve mümtâzdır. Zira, bir zâkirbaşı, riyâset kudretini hâiz değilse -her ne kadar başta bulunsa- mutlak kusuru vardır; zikre lâyıkı ile intibâk edemez. Bu kıymetli zât-ı şerîf her ikisini câmi’ bulunduğundan postunda hâkim ve yektâdır. Meydân-ı evliyâullah’ta vücudu ile iftihâr olunan zevât-ı nâdiredendir.</span></div></div><br>
<div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">Y</span>aşar </b>şeyhe gönül verdi. Şeyh de Yaşara bir<b> “gül”</b> verdi. <b>Kâdirî tarikatının ananevî mübarek bir nişânı olarak başta taşınan ve çiçek motifi şeklinde yedi renk ham ibrişim ile işlenen bu “gül”ü, Yaşar, ‘arâkiyesinin tepesine dikip, başının üstünde gezdirdiği zamanlar Gavs-ı A’zam bendesi idi. Kâdirî fukarâsından [dervişlerinden] Yaşar Dede olmuştu.</b></span></div><br>
<div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">E</span></b>renler eşiğinde, yol erkânında böylece gereken vazifeleri, vecîbeleri kusursuz olarak görüp bitirdikten sonra, o vaktin halifebabası ve Çamlıca tekkesi postnişîni, <b>Yakup Kadri</b>’nin Bektâşîlik aleyhindeki ünlü <b>“Nur Baba”</b> <b>romanının gerçek karakterlerinden biri olduğu iddia edilen Ali Nutkî Baba’dan</b> babalık icâzetnâmesini alır. <b>Yaşar Baba</b>, <b>başındaki Rufâî tâcının üstüne bu def’a yine siyah destarlı, edhemî terkli [on iki dilimli] bir Bektaşî fahri [tâcı] geçirmiş bulunuyordu.</b></span></div><br>
<div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">K</span>arşısında kim olursa olsun “Efendim”siz konuşmazdı.</b> Sinirlendiği zamanlarda bile ağzından kötü bir söz çıktığı duyulmamıştır. Muâşeret irfânı, nezâket duyguları bu derece yüksek ve yürektendi. Çok da sabırlı ve tahammüllü idi. Tekkelerin sırlanmasından [kapatılmasından] sonra sıhhat ve neş’esini kaybetmişti. Üzüntüleri arttıkça rahatsızlıklar da biribirini takib ediyordu. Takatsiz, mangırsız kalmıştı. Gine de kendi üzüntüsüyle başkasını meşgul etmek istemediğinden kimseye hâlinden şikâyette bulunmazdı. Üstelik neş’eli görünmeğe çalışırdı. <b>Zira, onun nazarında huzur bozmak, neş’e kaçırmak en büyük günah sayılırdı.</b></span></div><div style="border: medium none;"><br>
</div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">D</span>evir görmüş, umûr görmüş bir insandı.</b> Hâfızasında zamanla toplanmış bir hayli hâtıra vardı. Bu itibârla çok fıkra ve hikâye bilirdi. Son çağların meşhur şahsiyetlerine âit bilhassa eski zâkir, bestekâr ve tekye şeyhlerine âit kafasında sıralanmış çoğu duyulmamış bilgi ve görgüler icâbında bir kitap olabilecek zenginlikte idi.</span></div><br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">N</span></b>üktedanlığı, hâzırcevâplığı da ayrı bir âlemdi. <b>Kendisinden de şu fıkrayı anlatırlar:</b></span><br>
<br>
<div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">R</span></b>amazan’da müezzinbaşılığını yaptığı Çiftesaraylardan kendisini alıp terâvîh kıldırmak üzere Amîne Sultan’ın Arnavutköyü’ndeki yalısına götürürler. İlk gece namazı bildiğimiz şekilde kıldırır. Herkesi memnun eder, teşekkür kazanır.</span></div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>Birkaç gece sonra terâvîh’i kıldırırken Fatiha’dan sonra okunması gereken âyeti hatırlayamaz. Ne yaptı ise toparlayamaz. Sezdirmemek için aklına gelen Şu’ûl isimli Arabî ilâhîlerden bir parça okuyup rükû’a varır, işin farkına varanlar, namazdan sonra:</b></span></div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>-Yahû bunu nereden çıkardın Baba Erenler?</b></span></div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>Hemen cevâbı yapıştırır:</b></span></div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>-Kur’ân’ı her gece okuyup da israf edecek değilim ya! Bir gece de böyle olsun! Hem bir de değişiklik olur! </b>dedi. Gülmekten katılırlar.</span></div><div style="border: medium none;"><br>
</div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">E</span></b>ski güzel terim ile söylemek lâzım gelirse, <b>Yaşar Baba’mız</b> -Hilmi’nin de belirtmek istediği gibi- kendi çapında ve çağında [Sultânu’z-Zâkirîn] denilmeğe hakikaten pek lâyık olmuş adamdı. Defterler dolusu İlâhî mecmuâsından başka, kafasının arşivinde çeşitli besteleri ile derlenmiş binlerce eser onun ölümü ile beraber toprağa girdi. <b>Zamanında hiç bir zâkirden göremediğimiz o müstesna tavrından, örnek bilinen edâ ve üslubundan, hele Kıyâm Tevhîdi açılırken o kıvrak sesi ile okuduğu Münâcâtın başındaki <i>“Yâ Mevlânâ”</i>sından şimdi elimizde kalan yalnız hazin bir hâtıradır. Ne yazık ki o da zamanla kaybolmak üzere bulunuyor.</b></span></div><div style="border: medium none;"><br>
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="border: medium none;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjW6Cv1qoNf-s2q2yI46o6E9bpRaH8z7X0T9W_7qm3Gwk4P-B66mp_5iF9m974LZ2wmAFvdU3vUGAkhjeZZoeXr0anqgaC-U_RrYHtKejYJ8eri4PYvSyhB6GVwRC-EwusKXFziocM6Pyo/s1600-h/sufi+dance.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjW6Cv1qoNf-s2q2yI46o6E9bpRaH8z7X0T9W_7qm3Gwk4P-B66mp_5iF9m974LZ2wmAFvdU3vUGAkhjeZZoeXr0anqgaC-U_RrYHtKejYJ8eri4PYvSyhB6GVwRC-EwusKXFziocM6Pyo/s320/sufi+dance.bmp" width="320"></a></div><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">K</span></b>ıyâm Zikri’nin ritmik, estetik bütün, inceliklerine fevkal’ade bir sûretde vâkıf ve mutasarrıf bulunan, hele zikri idare kudreti, hakikaten bir hârika halinde görülen, gösterişsiz, ufak yapılı vücudunda bilhassa bu noktadan büyük kıymetler taşıyan bu kıyâmcılar kıyâmcısı ile <b>Yaşar Baba,</b> <b>kazara bir hafta günü tekkeye gelmemiş olsalar, yine para ile tutulmuş bir kısım zikirciler, bütün ustalıklarına rağmen ne yapsalar, kendi başlarına zikri açamazlar, yürütemezlerdi.</b> Bu hususta bilgisi, görgüsü bir hiçten ibâret bulunan biçâre Efendi de bunalarak ne yapacağını bilemezdi. Herkese tepeden bakmağı âdet edinmiş olduğu halde bu iki zâtın önünde hürmetle, zarûretle eğilir ve küçülürdü. Çünkü bu iki adam Şeyh’in, tekke’nin kusur ve noksanlarını örtüyor, düzeltiyor, hatta tekke’ye şeref ve kıymet katıyordu.</span></div><div style="border: medium none;"><br>
</div><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">Z</span></b>ikirlerin mükemmeliyeti bir yerde anlatılırken:</span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>-Üsküdarlı Kemâl’in reisliğinde ve Yaşar Baba’nın idaresinde!..</b> deniliyordu. </span><br>
<br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/hakikatperver-efendim.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-60357173225035162202010-02-11T02:16:00.000-08:002010-02-23T08:58:41.840-08:00TALABANİ AİLESİNİN SIRRI<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><br>
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinzfHrtzxX-l3GEXcYrTgtI8YtaUBnQCpaJfuY32neLOSa_BhA58HrPFLam1u9hxP_hnJEmRV650VcfUjXB0MrRW-iPaqCM5PtbPenqPAkD5THpirtZUiEsrLiyDEncRM6C3vM5-RFFe4/s1600-h/Fragment+with+sphinxes.+Earthenware+with+stain+decoration+(haft+rang)+under+opaque+turquoise+glaze,+Iran,+late+12thâearly+13th+century..JPG" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" ct="true" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinzfHrtzxX-l3GEXcYrTgtI8YtaUBnQCpaJfuY32neLOSa_BhA58HrPFLam1u9hxP_hnJEmRV650VcfUjXB0MrRW-iPaqCM5PtbPenqPAkD5THpirtZUiEsrLiyDEncRM6C3vM5-RFFe4/s400/Fragment+with+sphinxes.+Earthenware+with+stain+decoration+(haft+rang)+under+opaque+turquoise+glaze,+Iran,+late+12th%E2%80%93early+13th+century..JPG" width="400"></a></div><span style="font-size: x-large;"><b>K</b></span>urtlar Vadisi-Irak filmindeki Kürt Kadirî şeyhinin adı niçin Abdurrahman Hâlis'ti? Bir Türk milliyetçisi MHP milletvekili ile Talabani ailesinin bağı olabilir mi? Haydar Baş'ın şeyhi Mustafa Hayri Baba kimdi? Ucuz siyasi gündemlerle şekillenen süper çağdaş zihinler için tuhaf gelebilir, ancak bütün sorunlarımızı çözecek birlik ve beraberliğimizi sağlaması umulan <b>modern değerler,</b> beklenin aksine toplumu ve bireyi parçalıyor<span style="font-size: small;">.<b> [fragmentation and atomization]</b></span><br>
<br>
<b><span style="font-size: small;"><span style="font-size: x-large;">B</span>ugün fantastik bir filmde bile yanyana sayılamayacak kavramlar, insanlar, kurumlar yakın zamanlara kadar birarada <i>çeşitli etkileşimlerle</i> yaşayabiliyordu. Yıllardır, gericilik, yobazlık, çimento, feodalite gibi sloganik ifadelerin öznesi olarak kullanılan, <i>tarikat</i>, özelde bir tarikat çerçevesinde bu durumu kısaca ele almaya çalışacağım.</span><span style="font-size: small;"> </span></b><br>
<br>
<span style="font-size: small;"><span style="font-size: x-large;"><b>D</b></span><b>emokrasi,<i> insan hakları</i>, <i>ekonomik argümanlar</i>, çimento, duygu seli, fonda müzik olarak kullanılan <i>dini kavramlar</i>, aragazı ver <i>milliyetçilik</i>, <i>örgütlenme</i> </b>[gel partizan ol...]<b>, <i>sınıfsal</i>, <i>feodal</i>, <i>üstyapı / altyapı</i> vesair uydu uymadı <i>şablonlar, parlak anlatılar çerçevesinde</i> gerçekten sosyal yapımız, bir biçimde de olsa uyumlu bir denge </b>[homeostasi]<b> sağlayabilecek mi?</b></span><br>
<b>Emin değilim...</b></div><br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/talabani-ailesinin-sirri.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-86181215148285630192010-02-10T14:24:00.000-08:002010-02-11T02:09:51.307-08:00CEVŞEN'İN GİZEMİ VE DÜZENİ<div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><div style="border: medium none;"><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">B</span></b>en, çok sıcak bir günde ve zırhlı bir vaziyette Uhud'a doğru giderken, göğe baktım ve Allah 'a dua ettim. Derken gök kapılarının açıldığını gördüm. Yukarıdan Cebrail bir nur içerisinde bana geldi ve şöyle dedi <b>[...]</b> </span></div></div></div><div style="border: medium none; text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><div style="border: medium none;"><div style="border: medium none;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtyZYuMnKPH0tJ26bl1RKcdEHidAOg9WU_Fm6ag4BhyphenhyphenrLly1FS60Z9CEUZKbjniVtEXbSUKCfGvNEJ1QqmfhKhD-jCtebnw_tzwW2jMz26F23r-brHgemM3DrP8u2KsZlHMDda9eZGUNw/s1600-h/kedi-kar+ya%C3%84%C5%B8%C3%84%C2%B1yor.bmp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtyZYuMnKPH0tJ26bl1RKcdEHidAOg9WU_Fm6ag4BhyphenhyphenrLly1FS60Z9CEUZKbjniVtEXbSUKCfGvNEJ1QqmfhKhD-jCtebnw_tzwW2jMz26F23r-brHgemM3DrP8u2KsZlHMDda9eZGUNw/s400/kedi-kar+ya%C4%9F%C4%B1yor.bmp" width="400"></a><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">F</span></b>arsça’dan Arapça’ya geçtiği kabul edilen <b>‘Cevşen’</b> kelimesi, sözlükte <b>‘bir tür zırh ve savaş elbisesi’ </b>anlamına gelmektedir. Terim olarak, Ehl-i beyt kanalıyla <span style="font-size: x-small;">Hz.</span>Peygamber’e dayandırılan edilen bir duanın adıdır.</span></div></div></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">C</span>evşen metninin düzenlenmesi de çok harika görünmektedir. Bu hususta çok incelikler sözkonusudur.</b> Cevşen'in, ehl-i beyt tarikiyle bize ulaştırılan fazileti o kadar fazladır ki bazı kimseler bu rivayetlere bir mübalağa karıştırıldığını zannetmiş ve o günkü siyasi yapının da etkisiyle <b>Sünni kesim bu rivayetlere karşı biraz çekingen davranmıştır.</b></span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">C</span></b>evşenu’l-Kebir <span style="font-size: x-small;">[Büyük Cevşen]</span> olarak meşhur olan bu duanın benzer adını taşıyan ve Cevşenu’s-Sağîr <span style="font-size: x-small;">[Küçük Cevşen]</span> olarak bilinen diğer bir dua, <b>özellikle Şiî kaynaklarında</b> sözkonusu ise de Cevşen duasıyla hiçbir benzer tarafı yoktur. Ben bizzat bu iki metni karşılaştırma imkânını buldum. Öyle anlaşılıyor ki Cevşen ismi bu ikinci dua için sahibi tarafından ‘küçük’ sözcüğü eklenerek teberrüken kullanılmıştır. Bu sebepledir ki Cevşen denilince yalnız Cevşenu’l-Kebîr akla gelir.</span></div><br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/cevsenin-gizemi-ve-duzeni.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-1658920249232443892010-02-10T12:45:00.000-08:002010-02-18T05:23:40.075-08:00FİL SURESİNDE GRAMATİK İNCELİKLER<div style="border: medium none;"><br>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgppikQ8jqHZDx1eIFwnfs3Tb6e5OTCzn5lhTJY9VfQnGhYRrWWSuD1Dmi_IErZ8SZsRmuF6NjplPH-eOL5dJWo2D-anq-1SA0d6avALzWBmADnJu7pWOhO8kjvjNw8PSyu-WWS2jZuuqU/s1600-h/elephant.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="247" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgppikQ8jqHZDx1eIFwnfs3Tb6e5OTCzn5lhTJY9VfQnGhYRrWWSuD1Dmi_IErZ8SZsRmuF6NjplPH-eOL5dJWo2D-anq-1SA0d6avALzWBmADnJu7pWOhO8kjvjNw8PSyu-WWS2jZuuqU/s320/elephant.bmp" width="320"></a><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">S</span></b>urede, tarihî bir olay âdeta beş perdeyle sahnelenmiştir. Her bir perde açıldığında muhatap, olayla ilgili yeni bir bilgi ediniyor, fakat aynı zamanda bu bilginin anahtarıyla açılan yeni bir sorunun da cevabını arıyor. Böylece surenin sonuna kadar, her ayet durağında, okuyucu hem daha önceki ayette akla gelen sorunun cevabını alıyor, hem de yepyeni bir soruyla karşılaşıyor. Gittikçe insanın merakını tahrik eden bu soru-cevaplar ile olayın harikalığına uygun, heyecanlı bir mecrada sürüp gidiyor.</span></div><br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">H</span></b>er ayette, sahnelenen olayın tasvirindeki derinliği dramatize eden kelimeler vardır. Bunlar sahnenin köşe taşlarıdır. Birinci ayette kullanılan kelime, yapmak anlamına gelen <b>“fe-a-le” fiilidir.</b> Bu kelime, belli bir konuyu değil, her şey için kullanılabilen genel anlamlı bir fiildir. Bundan dolayıdır ki, bu tür fiillere “el-efalu’l-amme” denir. Ayrıca, bu fiilin başına bir de işin keyfiyetini sorgulayan <b>“keyfe” edatı</b> getirilerek, zihinlerdeki merak bir kat daha artırılmıştır.</span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>B</b></span>üyüleyici tasvir, her ayette olayın bir kısmı tasvir edilerek gösterilmesi şeklindedir. Ayrıntılara girilmemesi, akıl ve hayalin merakını artırıp, okuyanlara olayı zihinlerinde daha canlı bir şekilde hayal etmelerini sağlamıştır. </span><br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/fil-suresinde-gramatik-incelikler.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-24861121119200527322010-02-10T05:47:00.000-08:002010-02-17T06:45:11.008-08:00ROMA'NIN KABUSU KARTACALI KOMUTAN HANNİBAL<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMEdq_NCwTBYcRcyuZ8Q7dORDgMFYW_IojapYBnI1J4F7iChuAAf2-c9YaNGAVYc9xQ1cam57u1LVxyRUG0NhM3qcPI1A3SxcGLHijQfCRQ6v2OU-XqPqw8DbfxRq4E1vF-Jwwvgo_loE/s1600-h/Anibal+Francisco+de+Goya+1771.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMEdq_NCwTBYcRcyuZ8Q7dORDgMFYW_IojapYBnI1J4F7iChuAAf2-c9YaNGAVYc9xQ1cam57u1LVxyRUG0NhM3qcPI1A3SxcGLHijQfCRQ6v2OU-XqPqw8DbfxRq4E1vF-Jwwvgo_loE/s400/Anibal+Francisco+de+Goya+1771.bmp" width="400"></a><b><span style="font-size: x-large;">H</span></b>ayatı hakkındaki bilgileri düşmanlarından öğrenilse de onlar bile Hannibal'ın dürüstlüğünü, merhametliliğini ve dehasını övmekte birleşirler. </div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;">Bir zamanlar Roma devletinin korkulu rüyası, Napolyon ve Makedonyalı İskender ile adı askeri diğer dehalar ile anılan <b>Kartacalı Hannibal</b> tarihin ünlü askeri zekâlarından olmuştur.<br>
<div style="text-align: right;"><br>
<span style="font-size: xx-small;"><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;"><b>Hannibal.-Francisco de Goya</b><i> (1771)</i> </span></span></div><span style="font-size: x-large;"><b>P</b></span><b>ön</b> <i>(Punic)</i> Savaşında <span style="font-size: x-small;">[218-202]</span> ordusunu Alplerden geçirmiş ve Romalılar'ı gafil yakalamış Roma'yı tarihten silecek seviyeye gelmiştir.</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><span style="font-size: x-large;"><b>B</b></span><b>atı dünyasında oldukça iyi bilinmesine rağmen Süryaniler, bu büyük komutanlarını yeterince tanımamaktadırlar.</b> Romalılar tarafından kılıçtan geçirilerek yakılan Kartaca'nın büyük bir oranda yok olan belgeleri nedeniyle bu büyük devlet adamı ve askeri dehanın yaşamı ile ilgili bilgileri Batılı tarihçilerden öğrenmekteyiz. Hayatı hakkındaki bilgileri düşmanlarından öğrenilse de, onlar bile Hannibal'ın dürüstlüğünü, merhametliliğini ve dehasını övmekte birleşirler.</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><br>
<br>
</div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/romanin-kabusu-kartacali-komutan.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-55715016921471492792010-02-08T12:53:00.000-08:002010-02-17T07:05:25.329-08:00MODERNLEŞME SÜRECİNDE İSLAMCILIĞIN SERENCAMI<div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYllS51Dv_j_hmrak5LmNZ2vp9bTfcZ6FWjkm_F8t5vLjY-kgIQ-OWQusbi2r3l-u1EY1JrxDT78BWyVEnQnw-F612u8jFPjGGsrBjRazlfhnVgCLHsQDTsNTFUFGCBr6gTqN7Ai3TZuA/s1600-h/adam-and-eve-muslim.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="372" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYllS51Dv_j_hmrak5LmNZ2vp9bTfcZ6FWjkm_F8t5vLjY-kgIQ-OWQusbi2r3l-u1EY1JrxDT78BWyVEnQnw-F612u8jFPjGGsrBjRazlfhnVgCLHsQDTsNTFUFGCBr6gTqN7Ai3TZuA/s400/adam-and-eve-muslim.bmp" width="400"></a><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>S</b></span><b>uâl vârid olur ki:</b> Bizim devletimiz akıl devleti değildir. Şer’î devletidir. </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>Cevâp verilir ki:</b> gâh şer’î devleti, gâh akıl devleti olmak tenakuzdur. Eğer teşerru’ edeceksek, cemî’ mevâdda teşerru’ lâzımdır. Taraf-ı dost ve düşmandan ba’zı cevâpsız suâller vârid oldukça '<i>artık icâb-ı maslahat böyle iktizâ eder</i>.' cevâbı müstedrek değil midir? </span></div><br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">İ</span></b>slâm âleminde önceki yüzyıllarda üstüste gelen yenilgiler, Osmanlı Devleti’nin çöküşü, sömürgeciliğin İslâm âleminde yaygınlaşması ve buna dayanan ezilmişlik duygusu,<b> İslâmî hareketleri salt dünyevi seküler taleplere yöneltti. Bu durum daha çok iktidar talebinde, istencinde [Desire Will To Power] tezahür etti.</b> İslâm Ekonomisi, İslâm Nizamı, İslâm Anayasası, İslâm Medeni Hukuku, İslâm’da İşçi ve İşveren, İslâm Sendikacılığı, hatta İslâm Sosyalizmi, İslâm İdeolojisine Doğru, İslâmi Liberalizm türü kavram ve eserler ortaya çıktı. <b>Önüne İslâm eklenmiş Modern-Batılı modeller, bir bir kurtuluş reçeteleri [The Way of Salvation] gibi sunulmaktaydı.<span style="font-size: small;"> </span></b></span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>M</b></span>ısır’da Seyyid Kutup, Pakistan’da Ebu’l-A’la El-Mevdûdî’nin eser ve görüşleri Siyasal İslâmî akımların temel ideolojik omurgasını oluşturdu. Seyyid Kutub’un Fi Zilâli’l-Kur’ân Tefsiri ve Me’âlimu fi’t-Tarîk [Yoldaki İşaretler] ile Mevdûdî’nin Tefhîmu’l-Kur’ân Tefsiri ve Kurân-ı Kerîm’de Dört Terim adlı eserleri bu akımların sembolleri oldu. Tevhîd ve Şirk kavramları çevresinde şekillenen bu eserler, tevhîd kavramını daraltan, bir yandan Haricî ekolün inanç temellerini, argümanlarını çağrıştıran, diğer taraftan <b>sloganik, ideolojik ve manifestomsu yaklaşımlarla</b> tam da soğuk savaş döneminin ideolojik konjuktürüne oturan bir görünüm sergilemekteydi. Her iki İslâmcı düşünürün, tüm geleneksel formları ve yapıları, <b>Cahiliyye şablonu</b> ile açıklamaya çalışmaları, 1400 yıllık bir geleneği bu şablon içerisinde değerlendirmeleri, Radikal/Siyasal İslâmcı çevrelerin bunların etkisyle, Cahiliyyeden arınma, Tevhîd’e dönüş adı altında, <b>Sünnî, Şii ve Sûfî geleneğe</b> karşı olabildiğince acımasız ve bu yöndeki tüm İslâmi temelleri sorgulayacak şekilde bir savaşım içine girmelerine zemin hazırlamıştır.</span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>S</b></span>oğuk savaş döneminin çatışmacı ve üçüncü dünyacı konjuktüründen etkilenen İslâmcı, özellikle Radikal/Siyasal İslâmcı akımlar, bu doğrultuda ideolojik çerçeve ve teorik zeminler oluşturdular. Tevhid, Cihad gibi kimi İslâmî kavramlar bu yönde yeniden yorumlanarak ideolojik içeriklerle sunuldu. 60’lı ve 70’li yıllarda Sol ve Marksist ideolojinin anti-Amerikancı ve anti-emperyalist söylemlerle yükselişe geçtiği dönemlerde radikal/siyasal İslâmcı akımlar, <b>öykünme psikolojisiyle, dini kavramları ideolojik, üçüncü dünyacı içerik ve söylemlerle donattılar.</b> Cihad mefhumu, emperyalizme karşı üçüncü dünyanın bağımsızlık mücadelesinin bir aracı gibi sunuldu. <b>Kur’ân-ı Kerîm’in bütününün Anayasaya [Constitution], Ayetin Slogana, Müstekbir ve Mustaz’af adlandırmalarının, Ezenler-Ezilenlere [oppressors-oppressed] dönüştüğü yaklaşım ve söylemler bu akımların temel ideolojik dinamiğini teşkil etti. </b>Aynı dönem, radikal/siyasal İslâmcı akımların bir yandan modern ideolojik söylemlerin diğer yandan katı selefî inanç ekolünün etkisi ile İslâm toplumunun neredeyse tüm geleneksel kurumlarına, tüm itikadi ve ahlâkî temellerine karşı, Tevhidîlik, Öze Dönüş, Şirkten ve Cahiliyyeden arınma görüntüsü altında amansız ve acımasız bir savaş açtıkları dönem oldu.<b> </b></span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>M</b></span>odernizm ve selefiliğin bileşkesinden oluşan İslâmcı akımlar, dindar insanımızın gelenekten gelen yaşamındaki dini, kültürel, ahlâkî hassasiyet ve değerleri, modernliğin ve sekülarizmin lehine tasfiye eden bir rol üstlendi. <b>Siyasal İslâmcıların mücadelesi artık bir sınıf atlama, kentlileşme ve sosyal-siyasal-ticari mekanizmalarda, iktidar odağında yer alma mücadelesi olarak tezahür etmektedir.</b></span><br>
<br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/modernlesme-surecinde-islamciligin.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-34216532881947480532010-02-08T04:30:00.000-08:002010-02-18T05:44:36.902-08:00EBCED, HEVVEZ, HUTTİ VE RASTGELELİK<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidmGoKVC-PMltlF4b-xJrs68PQ3dZrzzStosaLV9aAbYK6Q73QdrPhWemkWAds1ZRGdhoptWYgotst9gD-NID6VrHTxv_G73LFnu9is4-eSZRRVT6lvQ-gG8bbgqXduCUEQV6zu_xTWDE/s1600-h/bilardo+toplar%C3%84%C2%B1.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidmGoKVC-PMltlF4b-xJrs68PQ3dZrzzStosaLV9aAbYK6Q73QdrPhWemkWAds1ZRGdhoptWYgotst9gD-NID6VrHTxv_G73LFnu9is4-eSZRRVT6lvQ-gG8bbgqXduCUEQV6zu_xTWDE/s400/bilardo+toplar%C4%B1.bmp" width="400"></a></div><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>H</b></span>azırlanmış bir <b>sofranın</b> üzerinde, sözgelişi, <b>10 çatal, 10 kaşık, 10 tabak</b> gördüğümüzde, bu sofraya<b> 10 kişinin</b> oturacağını yüzde yüze yakın, kesin bilgi ifade eden bir tahmin yürütürüz. Çünkü kesin bilgi edinme yollarının başında gelen, vahiy kaynağının dışında, gözle görülen husustur.</span><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> Semavî kimliği belli olan <b>Kur’an sofrasında </b>serilen ve akla hitabeden <b>tevafuklar</b>, söz konusu misalden çok daha açıktır. Ve buraya davet edilen hikmet misafirlerini, birer ilâhî işaret olarak kabul etmek gerekir.</span><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b> </b></span></span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>Y</b></span>ine, bir ifadenin içerisinde yer alan kelimelerin diziliş şekilleri ve harfleri, o ifadenin anlamına ne kadar yakınsa, </span><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">münasebet ipçikleriyle </span><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">ne kadar bir örgü kurabiliyorsa, o ifadenin ulvileşmesine o ölçüde katkı sağlar. Bu husus, Belağat ilminin önemli bir kaidesidir. İşte, Kur'an'ın kelime ve harflerinde değişik şekilde görülen tevafuklar, doğru olarak gösterilebildiği ölçüde, birer belağat ve birer edebî sanatı ifade ettikleri gibi, aynı zamanda gaybî haberler veren birer işaret lambaları görevini görürler.</span></div><br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/ebced-hevvez-hutti-ve-rastgelelik.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-77339252619749618272010-02-08T03:30:00.000-08:002010-02-18T05:52:43.563-08:00İŞARET, GİZ, KUR'AN<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVe6AbWNfHOp0rvttWDSnYsQIhhkW-SlyNEEvgiqYrLz8NDwOP74pMZdIMMh8zTPqy7OaAwY6W9L_Sa58sJ2nz5TOS2jjRISC0LF0HbEXcOJCU0VWF83QW5coHFBMvlTib_1rgANoJhmo/s1600-h/Fliese+mit+der+Darstellung+der+Kaba+in+Mekka+und+einem+sich+daraufbeziehenden+Koranvers+Sure+3,95+-+96+T%C3%83%C2%BCrkei,+Iznik+dat+1073+H+1662-63+Pergamon+Museum+Berlin.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVe6AbWNfHOp0rvttWDSnYsQIhhkW-SlyNEEvgiqYrLz8NDwOP74pMZdIMMh8zTPqy7OaAwY6W9L_Sa58sJ2nz5TOS2jjRISC0LF0HbEXcOJCU0VWF83QW5coHFBMvlTib_1rgANoJhmo/s400/Fliese+mit+der+Darstellung+der+Kaba+in+Mekka+und+einem+sich+daraufbeziehenden+Koranvers+Sure+3,95+-+96+T%C3%BCrkei,+Iznik+dat+1073+H+1662-63+Pergamon+Museum+Berlin.JPG" width="327"></a></div><b><span style="font-size: x-large;">K</span></b>ur’an, sonsuz bir ilim sahibinin bilgisini yansıtan bir semavî belgedir. İfadeleri statik değil, dinamiktir. Belli olaylar hakkında nazil olsalar bile, benzer olayların hepsine de bakabilirler. Allah’ın sonsuz ilminden gelen ve rububiyetin mutlak makamından aldığı geniş perspektifle olayları/konuları takip eden, her asrın insanına semavî kimliğini ispat etmeyi hedefleyen ve insanların bütün kesimlerine hitap eden Kur’an, kâinatın ezelî bir tercümanı olarak az sözle çok manalar ifade etmektedir.</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>K</b></span>ur’an, tevhid, nübüvvet, haşri ispat, adalet ve ubudiyeti tespit edip gerçekleştirmek gibi temel hedeflerini ortaya koymak için, her şeyden önce kendi semavî kimliğini ispat etmek durumundadır. Bunu her asrın insanlarına göstermek ise hikmet ve adaletin gereğidir. Bu sebepledir ki, İslam âlimleri “bir ayetin nüzul sebebinin hususi olması, ifade ettiği mananın umumi olmasına mani değil” demişler. Bu prensipten hareketle, Rum suresinin bu gaybî haberini başka olaylar için de söz konusu etmişler; örneğin, Kudüs’ün Salahaddin-i Eyyubi tarafından yapılan fethine de tatbik etmişlerdir. Bir işaretin ilmî bir değer ifade etmesi için, onun Kur’an veya hadis gibi bir nasla çelişmemesi, söz konusu ifadeden Arapça dili açısından o işaretin olabileceğini gösteren uygun kelimelerin veya ifadenin bulunmasını yeterli bulmuşlardır.</div><br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/isaret-giz-kuran.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-20829273133620087682010-02-08T01:48:00.000-08:002010-02-17T07:19:30.800-08:00SAMSATLI LUKİANOS<div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzadaNY0MQeYfb9Gj6QIV4oOZKoexW0glPKXtX-Uv4zhxcL4y_w67i8fK-dVfJqsA3SCxQM9D7RgbZWny-faJoL7e69q-lLUglwqkGQJ9XzDI3cHOmCZKXcwyoD2y5shEBhIVqtjtxUh8/s1600-h/Page+2Ar+from+Lucian%27s+Somnium.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzadaNY0MQeYfb9Gj6QIV4oOZKoexW0glPKXtX-Uv4zhxcL4y_w67i8fK-dVfJqsA3SCxQM9D7RgbZWny-faJoL7e69q-lLUglwqkGQJ9XzDI3cHOmCZKXcwyoD2y5shEBhIVqtjtxUh8/s400/Page+2Ar+from+Lucian%27s+Somnium.bmp" width="300"></a></div><br>
<div style="text-align: left;"><b><span style="font-size: x-large;">S</span></b>amsatlı Lukianos, 120-180 yılları arasında yaşamış Yunan dili ile yazmış nükteli ve alaycı doğası ile tanınan ünlü <b>Süryani filozof ve edebiyatçıdır. </b>Her ne kadar Yunanca eserler vermiş ve Yunan Kültürü’ne ait olarak görünmekte ise de ana dili Yunanca değil Süryanice’dir. 2‘ci yy’da yaşamış olan Lukianos bugün Samsat olarak bilinen Süryanice <b>“Güneş”</b> anlamına gelen Şamişat’ta doğmuştur. Şamişat tarihi MÖ 3000’e uzanan önemli ve köklü bir Süryani yerleşimidir. Günümüzde <b>Hısn-ı Mansur</b> <b>(Adıyaman merkez)</b>, Kahta ve Gerger gibi önemli Süryani yerleşimleri ile birlikte Adıyaman ili sınırları içinde kalmaktadır.</div></div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/samsatli-lukianos.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-83876866160784089522010-02-05T04:52:00.000-08:002010-02-18T06:00:12.442-08:00VARLIK VE TANRI'YA DAİR..<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">A</span></b>slında kimse Allah’ı inkâr etmiyor. Çünkü Allah’ı inkâr etmek varlığı ve gerçekliği inkâr etmek demektir. Yani Allah yoktur diyenler, Kilisenin ve avamın tasavvur ettiği <b>'Tanrı/Theo'</b> yoktur, demek istiyorlar. Ve kendi ontolojik varlık anlayışlarını ifade edemediklerinden 'agnostik' gibi kalıyorlar. Hatta "varlık bir yanılsamadır", diyenler dahi hayal seviyesinde bile olsa bir gerçeklik rengini kabul etmiş oluyorlar. Varlığı kabul edip, onu absürt ve değersiz görenlere ise 'Nihilist' denilir. Bu kelime de etimolojik olarak algı ve duygu zayıflığı demektir.<br>
<br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW0RWRwXdb4ByBvPByLPNtSWIm4XF3LzSnr2tKgDQW7FS47VnKKcGo-M4wZ34LZBz0VP7DLjnwNMz6BCu-as8fWeXN7-_KbIbCAr3vfEzRLAAI3wuUGRfTOZA7SOnhiUYwnT5YvL-qwXY/s1600-h/hand+of+god.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW0RWRwXdb4ByBvPByLPNtSWIm4XF3LzSnr2tKgDQW7FS47VnKKcGo-M4wZ34LZBz0VP7DLjnwNMz6BCu-as8fWeXN7-_KbIbCAr3vfEzRLAAI3wuUGRfTOZA7SOnhiUYwnT5YvL-qwXY/s400/hand+of+god.bmp" width="351"></a></div><span style="font-size: x-large;"><b>V</b></span>arlık konusunda Tevrat ve İncil mucize oldukları gibi Kur’an da çok çok yüksek mucizeler gösteriyor. Mesela <b>tapılan nesne</b> <b>ve</b> <b>değerler</b> için normal dil bilgisi kurallarına göre<b> 'mabud'</b> kelimesi kullanılması gerekirken, buna bedel daima <b>'Allah ve İlah'</b> kelimelerini kullanıyor. Bu <b>gramatik incelikle</b> diyor ki;<i> </i>ism-i meful siğası <b>[kipi],</b> <b>edilgenliği, sınırlılığı ve donukluğu</b> ifade ediyor. Hâlbuki Tanrı gibi tapılan hakikat aktif, kutsal ve sonsuz olmalı ki, ancak 'İlah ve Allah' kelimeleri ile ifade edilebilir. Yine Kur’an’da 'mabud' kelimesinin geçmemesi gibi<b> 'mahlûk' </b>[<i>yaratık</i>] kelimesi de geçmiyor. Sadece<b> 'Halıq'</b> [yaratan] ve <b>'Halq'</b> [yaratma] kelimeleri geçiyor. Evet, İlahî sonsuz-soyut varlık, kudretine sürekli şekil veriyor. Yani nesneleri belli bir form içinde oluşturuyor. Zaten <b>'Halıq'</b> kelimesi <b>şekillendirme</b> demektir. Allah’ın yaratıcılığı ve şekillendirmesi sonsuz ve süresiz olarak devam ediyor. Fakat anbean nesnelerin yapısı nitelik ve nicelik olarak değiştiğinden donukluk ve sınırlılık ifade eden ism-i meful sığasıyla 'mahlûk' ve 'mahlûkat' kelimesi Kur’an’da geçmiyor. Bu ontolojik iki kelime gibi <b>'mevcut'</b> ve <b>'mevcudat'</b> kelimeleri de geçmiyor. Çünkü <b>'vücud'</b> <b>[varlık]</b> sürekli aktiflik içindedir, sonsuzdur yani sadece bir tanedir. Ki bu sonsuz varlığın zihindeki karşılığı 1 ve Birliktir. Diğer nesneler ve formlar sadece o Birin türevleridir. Kur’an vücud kökünden sadece <b>'vecede-yecidu'</b> fiillerini kullanıyor. Bu üslubuyla der ki, varlık bir tanedir ve sonsuzdur. İnsan sadece kapasitesi nispetinde onunla karşılaşır ve onu hisseder.</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/varlik-ve-tanriya-dair.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-21230533087954273922010-02-05T02:22:00.000-08:002010-02-24T12:00:04.320-08:00VAHİY NEDİR?<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
<span style="font-size: x-large;"><b>Y</b></span>erin ve göğün Rabbine andolsun ki! <br>
Bu [vahiy] gerçektir! <br>
Sizin düşünme/konuşmanız<span style="font-size: small;"> </span>gibi bir gerçek. <span style="font-size: small;">[<i>Zâriyât/23</i>]<b> </b></span><br>
<br>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4PRWygkh1j9cm-wwQK9BF-yEeFGKwxRtArGaP6LzxnrLZ56_6D39tTQUWlcDNz20-n-Mtdi3Q-Epc_lwWYuWqOd1NyuxVkQA2jbKlh766CDRXHrhEwkIIMmDereScJGRUZfo9kRtC-bc/s1600-h/page+of+the+Quran+in+old+kufi+style,+9th+century.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; cssfloat: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4PRWygkh1j9cm-wwQK9BF-yEeFGKwxRtArGaP6LzxnrLZ56_6D39tTQUWlcDNz20-n-Mtdi3Q-Epc_lwWYuWqOd1NyuxVkQA2jbKlh766CDRXHrhEwkIIMmDereScJGRUZfo9kRtC-bc/s400/page+of+the+Quran+in+old+kufi+style,+9th+century.JPG" width="301"></a><span style="font-size: x-large;"><b>M</b></span>ahiyetini bilmesek de kâinatta mutlaka bir <b>gerçeklik</b> vardır. Eğer kâinatta sadece maddî açıdan dahi bir gerçeklik varsa, bilin ki başta din olmak üzere dil de, edebiyat da, sembolik gerçekler de vardır. Belki de gerçeklerin gerçeği onlardır. Ayet, dil ve din haktır demekle bu hakikate işaret ediyor.</div><br>
<span style="font-size: x-large;"><b>H</b></span>ayat ve biyoloji, kâinatın başından bu günü ile belki de geleceği ile de ilgili olduğundan, kâinatta olan biten bütün evrim süreci, insanın genlerinde, dolayısıyla beyninin katmanlarında mevcuttur ve düzenli, yararlı bir şekilde arşivlenmiştir. İhtiyaca göre, ilahî bir yönlendirme ile [melek vasıtası ile] bu arşivden bilgiler, bu âleme gelip görünüyorlar; insanların maddi/manevî ihtiyaçlarını görüyorlar. Evrensel manası ile vahy dediğimiz hakikat, bütün kâinatı ilgilendiren çapı ile, bu sonsuz arşivin çiçek açmasıdır, insanlık dünyasında meyve vermesidir.<br>
</div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/vahiy-nedir.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-38897582278735031832010-02-04T14:44:00.000-08:002010-02-18T06:03:15.706-08:00GÜLMEK VE AĞLAMAK<div style="border: medium none;"><div style="text-align: left;"></div><br>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6ep7Zgwtx6hDqmmK487kQCbhIKRjS0iT41dZuxUImvnH55iYVTF16n-5tCfVcAwyhdYThn-wI98jqHB4C22fFe43mHtMO15MOhUzd6n_hhB5zxWAh0hR16zxabYeLo0dfYdJtgjfFk18/s1600-h/Pierre-Auguste+Renoir%27%C3%84%C2%B1n+Sur+la+terrace+adl%C3%84%C2%B1+ya%C3%84%C5%B8l%C3%84%C2%B1boya+resmi..bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh6ep7Zgwtx6hDqmmK487kQCbhIKRjS0iT41dZuxUImvnH55iYVTF16n-5tCfVcAwyhdYThn-wI98jqHB4C22fFe43mHtMO15MOhUzd6n_hhB5zxWAh0hR16zxabYeLo0dfYdJtgjfFk18/s400/Pierre-Auguste+Renoir%27%C4%B1n+Sur+la+terrace+adl%C4%B1+ya%C4%9Fl%C4%B1boya+resmi..bmp" width="325"></a><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>G</b>özlerim güzellik cennetinde dolaşırken </span></div><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b>V</b>icdanım cehennemi yaşıyor </span><br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">[İbn–i Farid]</span> <br>
<br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>B</b></span>ir Yahudi dostum, Yahudi dininde “Ağlama duvarı ritueli” yoktur, dedi. Galiba vardır. Fakat bu ağlama ritueli her kutsal yerde olmalı. Sadece Kudüs’te olmamalı. Çünkü artık diğer milletler de Beni İsraildirler. [Medeni, dindar millettirler.] Galiba şimdiki Yahudiler, herkesten fazla gerilim yaşıyor. Çünkü Süleymanın yaptırdığı duvara ağlıyorlar. Fakat Allah’ın yarattığı insanı öldürüyorlar. Bu onlarda çok büyük bir gerilim yaşatıyor ki onlardan barışı isteyenler, savaşın gerilimini isteyenlerden çok daha fazladır.</span><br>
<br>
<br>
<br>
<div style="text-align: right;"><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;"><span style="font-size: x-small;"><span style="font-size: small;">S</span>ur la terrace-<b><span style="font-size: small;">R</span>enoir</b></span></span></div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/gulmek-ve-aglamak.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-51077278158087152952010-02-04T05:30:00.000-08:002010-02-18T06:04:15.844-08:00İSA VE ŞARAP<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: left;"><br>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLqcu-_G7LgFgbD3_3OpnZD5nkEfzX5g0C_BIwABs03myP_52Od0gncnqzy8xElWcg06Tz290orx0BHiZ702HlWemB-Ld_GrgSB2DjbKwbNwwRHrT1yyPtuvolFFQnn8WePzHYUO7-NIo/s1600-h/A+terra+cotta+relief+showing+Satyrs+expressing+thejuice+from+trodden+grapes+in+wicker+mats+in+the+tropeion..JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLqcu-_G7LgFgbD3_3OpnZD5nkEfzX5g0C_BIwABs03myP_52Od0gncnqzy8xElWcg06Tz290orx0BHiZ702HlWemB-Ld_GrgSB2DjbKwbNwwRHrT1yyPtuvolFFQnn8WePzHYUO7-NIo/s400/A+terra+cotta+relief+showing+Satyrs+expressing+thejuice+from+trodden+grapes+in+wicker+mats+in+the+tropeion..JPG" width="340"></a><b><span style="font-size: x-large;">İ</span>sa </b>suyu şaraba çevirdi. <span style="font-size: x-small;">[Yuhanna] </span><br>
<br>
<b><span style="font-size: x-large;">D</span>eccal</b> bir şarap içer, eli delinir, helak olur. İsa ise şarap içer, ebediyeti kazanır. <span style="font-size: x-small;">[Muhammed as.]</span> </div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
<br>
<br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>K</b></span>utsal metinler, günlük hayattan, düz ifadelerden [everyday conversation] ziyade metafizik, evrensel ve gaybî durumları, gerçekleri, kodları dile getirirler. Hz. İsa’nın bu tarihi mucizesini teslim etmekle beraber, esasen burada kastedilen başka manalar var ve açmak gerekiyor:<br>
<br>
<br>
</div><div style="text-align: right;"></div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/isa-ve-sarap.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-41563472107531438272010-02-04T04:20:00.000-08:002010-02-18T06:05:14.294-08:00ADEM BUZ DAĞINDAN İNDİ AKABİNDE GELENEĞİN KIRILMASI<div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><div style="text-align: left;"><br>
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgI-B_bS73_xJtloiy6ZLdpiII2z4bKIMCjoo4SwgBUFIGuAF-DX8BKltNG9EoLnZdwq0vpzsfTLgK2eJCuxt5tmR9tNxqwdx3QSk7n562NoFBbQNpCXVBbYZnGegHTbIx7qJIWZ9Sq5mo/s1600-h/Part+of+the+first+page+of+Codex+Mendoza,+depicting+the+founding+of+Tenochtitlan..bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgI-B_bS73_xJtloiy6ZLdpiII2z4bKIMCjoo4SwgBUFIGuAF-DX8BKltNG9EoLnZdwq0vpzsfTLgK2eJCuxt5tmR9tNxqwdx3QSk7n562NoFBbQNpCXVBbYZnGegHTbIx7qJIWZ9Sq5mo/s400/Part+of+the+first+page+of+Codex+Mendoza,+depicting+the+founding+of+Tenochtitlan..bmp" width="341"></a></div><br>
<b><span style="font-size: x-large;">B</span></b>ilim, peygamberliğin kardeşidir. Kitab–ı Mukaddes, <b>“Âdemin zürriyetinin kitabı budur”</b> demekle evrensel bir mucizeyi gösterir. <b>'Hanuk' </b>ismiyle şehirliliği, <b>'Tubal–Kain' </b>ismiyle Tunç ve Demir çağlarını, <b>'Yabal'</b> ismiyle göçebeliği, <b>'Şit'</b> ile inancı ve maneviyatı, <b>'Ehnuh'</b> ile bilim çağını anlatıyor. İnsanlığın bu dört kardeş kavramı değişik isimler, değişik putlar, değişik figürler olarak bugüne kadar gelmişlerdir. Ve ilginçtir ki, İdris [Ehnuh], Şit’in oğlu yani Âdemin torunudur. Bilimin, insanlıktan ve soyut inançtan sonra gelişen bir hakikat olduğunu bize gösteriyor. <br>
<span style="font-size: xx-small;"><br>
</span><br>
<span style="font-size: xx-small;"><br>
</span></div><div style="text-align: right;"><br>
<span style="font-size: xx-small;"><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;"><b>Codex</b> <b>Mendoza </b>[1. sayfasından bir bölüm]</span></span></div><div style="text-align: right;"></div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/adem-buz-dagindan-indi-akabinde.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-29804889233062209872010-02-04T02:56:00.000-08:002010-02-18T06:07:20.913-08:00FELSEFE MİRASINDAN HİSSE<div style="font-family: Georgia,'Times New Roman',serif; text-align: left;"><br>
</div><div class="separator" style="clear: both; font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf6XZ0Nkg97AtRY1PAyNGEx1NKLbOUPwzzelFBweyOj6Xt2gi_UsXmh2YZAwQJhtDmegxUqnZvzoQQ8PlGSXF0nmk-aBp7t2OxM04_gQ12FtmAIlcCwdF2zyJThSDWHnGe6t108xOtrkk/s1600-h/An+Arabic+manuscript+from+the+13th+century+depicting+Socrates+%28Soqr%C3%84%EF%BF%BDt%29+in+discussion+with+his+pupils..JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf6XZ0Nkg97AtRY1PAyNGEx1NKLbOUPwzzelFBweyOj6Xt2gi_UsXmh2YZAwQJhtDmegxUqnZvzoQQ8PlGSXF0nmk-aBp7t2OxM04_gQ12FtmAIlcCwdF2zyJThSDWHnGe6t108xOtrkk/s400/An+Arabic+manuscript+from+the+13th+century+depicting+Socrates+%28Soqr%C4%81t%29+in+discussion+with+his+pupils..JPG" width="336"></a></div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">B</span></b>ilindiği gibi Pisagor, Sokrat ve Eflatun’un son ve aşılmaz varisi <i><b>Aristo</b></i>’dur. Ve Aristo’nun da asıl varisleri, <b>Aquinolu Thomas</b> hariç İslam filozoflarıdır. Başta Aristo olmak üzere bu dev mirasın bütün bilgilerini ele alıp açıklamak ciltlerle kitap gerektirir; bu da bizim haddimizi aşar. Fakat bu zengin düşünce dünyasının bir kısım epistemolojik anahtar kavramlarını kısa kısa da olsa, izah ederek, hem tarihe, hem felsefeye, hem günümüz biliminin anlaşılmasına ışık tutacak <b>arkeofilozofik</b> bir kazı yapmış olacağız. Şöyle ki:</div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: xx-small;"><br>
</span></div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: xx-small;"><br>
</span></div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: xx-small;"><br>
</span></div><div style="font-family: 'Helvetica Neue',Arial,Helvetica,sans-serif;"><div style="text-align: right;"><br>
<br>
<span style="font-size: xx-small;"><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;"><b>Sokrates</b> <b>öğrencileri ile. </b>Bir yazma İslam eserinden. <i>(13.yüzyıl)</i></span></span></div><span style="font-size: xx-small;"> </span></div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/felsefe-mirasindan-hisse.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-70986622521644593862010-02-04T01:23:00.000-08:002010-02-18T06:08:08.108-08:00Elif, Alef, Alfa, a ÖKÜZÜN BAŞI<div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrT4L8Ajl-m2vhGOLh4IeNQqnWns7OLSRVCdG4X0BOycWZ7yJxI32yyus_HgnyoEzomXbXjQ6JRpzUmKRYBvLiiq579yb_jXgG51LhLP80byAhpoZz26W1NnkEV143aP67G55qRcOVe9A/s1600-h/alif.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrT4L8Ajl-m2vhGOLh4IeNQqnWns7OLSRVCdG4X0BOycWZ7yJxI32yyus_HgnyoEzomXbXjQ6JRpzUmKRYBvLiiq579yb_jXgG51LhLP80byAhpoZz26W1NnkEV143aP67G55qRcOVe9A/s400/alif.bmp" width="266"></a><b><span style="font-size: x-large;">E</span></b>skiden Sâmî milletlerde ve Avrupa’da rakamlar olmadığından harfler ondalık sistem dizaynıyla aynı zamanda rakamlar olarak da kullanılıyordu. Özellikle Sâmî dillerde her kelimenin aynı zamanda sayısal bir değeri de vardı. Ve insanlar konuşurken o değerleri de kast ediyorlardı. Sonra Hindistan’dan rakamlar gelince, Ortadoğu’da Arap harflerinin karakterini aldı. Avrupa’da da şimdi kullandığımız rakamlar şeklini aldı. Artık <b>sıfır</b> hem Ortadoğu’da, hem Avrupa’da sistemin içine girdi. Elif’in sayısal değeri birdir. Ve varlık sadece birdir, bir tanedir, diğer şekiller ise o Bir’in katmanları ve türevleridirler.</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
<span style="font-size: x-large;"><b>B</b></span>iliyorsunuz, ilk alfâbe hiyeroglif alfâbesidir. Bu alfâbenin mantığı şudur: Harfler, somut eşyanın resimleri ile ifade edilir. Mesela: <b><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;">S</span></b> harfi <b>yılan</b> ile, <b><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;">Ş</span></b> harfi <b>yaprak</b> ile, <i><b><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;">a</span></b></i> harfi <b>öküzün başı</b> ile resimlendirilirdi. Bu hiyeroglif yazı Sümerler’de çivi yazısına dönüştü, bir miktar soyutluk kazandı. Çin, Japon, Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde çivi yazısı ile şekil arasında bir mevkide kaldı. Latin Dünyası’nda ve Sâmî milletlerde iki ayrı kol olarak tamamıyla soyut karakterlere dönüştü.</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><br>
<br>
</div><div style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">İ</span></b>şte bakın bu şekil “<b>ŏ</b>” <b>öküzün başıdır</b>. Ve eski dilde öküz ve yem’in adı “<b style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">alfa</b>” ve “<b>alef</b> ” olduğundan Fenikelilerden Avrupa’ya bu harf “<i><b style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;">a</b></i>” şeklini aldı. Ona <b>Alfa</b> [İlk harf] dediler. Fakat Sâmî milletlerde bu şekil, açıldı.<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> <b><i><span style="font-family: Georgia,"Times New Roman",serif;">l</span></i> </b></span>[<b>Elif</b>] düz bir şekil oldu. Buna psikolojide “<b>Soyutlama yeteneği</b>” denilir.</div><br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/elif-alef-alfa-okuzun-basi.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-74223557786213596992010-02-03T13:10:00.000-08:002010-02-18T07:29:36.267-08:00RİSALE-İ NUR bir TEFSİR mi?<div style="border: medium none;"><div style="border: medium none;"><br>
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZR5zIPHF9heufbQFPrm5GlTPRbNtkZBixsZ7glascBmzDXxZR-HhfHAhNDN4-M3s5r9Co5Ic84KiEt9L0ViDpsHowxb6A1M-vxNYusKpJs23XRz7Rwry6PD7dChU1wGDdRz40NCtzE-c/s1600-h/meister's+chevrolet.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="260" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZR5zIPHF9heufbQFPrm5GlTPRbNtkZBixsZ7glascBmzDXxZR-HhfHAhNDN4-M3s5r9Co5Ic84KiEt9L0ViDpsHowxb6A1M-vxNYusKpJs23XRz7Rwry6PD7dChU1wGDdRz40NCtzE-c/s400/meister's+chevrolet.bmp" width="400"></a></div><div style="border: medium none;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">K</span></b>ur’an ile yaşadığımız dönem arasında uzun bir zaman geçti. Ve Kur’an yorumu [tefsir] tarihi boyunca, <b>önemli istisnalar hariç</b> çoğunlukla Kur’an’ın <b>söz ve anlam dizgesine</b> [nazm-ı maanî] dikkat edilmedi. Ve ne yazık ki biz bugün Kur’an metnini, ifadelerini, indiği dönemdeki klasik, otantik, orijinal dilsel mantık ve özellikler içinde <span style="font-size: x-small;">[qur’anen arabiyyen]</span> kavrama gayretini göstermiyoruz. </span></div></div><div style="border: medium none;"></div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/risale-i-nur-bir-tefsir-mi.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-18715704180954561152010-02-03T12:04:00.000-08:002010-02-18T03:57:21.775-08:00ALLAH’IN KONUŞMASI<div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">A</span></b>llah nasıl olur da Kur’an'da, "Allah’a hamd olsun! Sübhanallah!" diyor. Kendi kendine hamd ediyor? Bu tarz ifadeler, Kur’an'ın Allah’ın kelâmı olmadığını gösterir mi? </span><br>
<br>
<br>
<div style="border: medium none;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSBAcotDZH0kq0-HD5HwlX3dRdYVfLKkuOY1vTv24n0MOTZBpMz7h2iO3lcAl7BNxgOApZLpLVlwydXY8znabepsQaim_e0aUD6MM6LPNQVCkmig-dpUCZxNrRAYdqv1iS3TJteUIc2GE/s1600-h/dilbilim1.bmp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="125" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSBAcotDZH0kq0-HD5HwlX3dRdYVfLKkuOY1vTv24n0MOTZBpMz7h2iO3lcAl7BNxgOApZLpLVlwydXY8znabepsQaim_e0aUD6MM6LPNQVCkmig-dpUCZxNrRAYdqv1iS3TJteUIc2GE/s400/dilbilim1.bmp" width="400"></a><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: x-large;"><b>E</b></span>debiyat ve dilbilimle ilgilenen herkes bilir ki bir <b>cümle</b>, ya<b> haber</b> ya da <b>inşâ</b> cümlesidir. <b>Haber cümlesi</b>, bir durumu, bir niteliği bildiren <b>yüklemli cümlelerdir</b>. <b>İnşâ cümlesi</b> ise istek, talep, medih, umut gibi yeni bir anlamı üretmek için söylenilen cümlelerdir. İşte <b>“el-Hamdulillah”</b> cümlesi bu iki özelliği de hâvidir. Cümle, “Allah en mükemmel varlıktır, kemalatın, olgunluğun son zirvesindedir.” şeklindeki anlamıyla haber cümlesi ve <b>yüklemli bir öznedir</b>. Bunun için Kur’an'da her nerede “el-Hamdulillah” cümlesi geçmişse hemen devamında bunun gerekçesi vardır. Mesela, Fâtiha sûresinde bu cümlenin arkasından <b>“Rabbi’l-Âlemîn”</b> ifadesi geliyor ve diyor ki:</span></div></div><div style="border: medium none; text-align: left;"><br>
</div><div style="border: medium none; text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: large;">B</span></b>ütün âlemleri birden kontrol edip terbiye etmeyen, onlara kemalat meyvesi verdiremeyen, hamd ve övgüye, güzellik ve mükemmelliğe sahip olamaz. Çünkü her şey birbirine entegre bir şekilde hareket ediyor ve her şey bütün alemlerin özü, özeti ve ürünüymüşçesine bir hal sergiliyor. </span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/allahin-konusmasi.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-86729902351283027142010-02-03T09:22:00.000-08:002010-02-18T04:19:32.023-08:00KUR'AN'DA ÖZEL İSİMLER/KAVRAMLAR VE DİL İNCELİKLERİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvkCQKhxxvZKbLiyCdFyHPWOpd9Pv5McB_mruQYiAxZxjN65eDjW1Vw91GeUXgZG3u-p3DP_kGJmLViDXPiDb_wb01wpQSV9fdcfB1-3Nbp-ZEI6QrEo8XlBmrLvCy2alDIqmHWGuaXY4/s1600-h/Verses+33+and+34+of+sura+Ya-Seen+in+this+Chinese+translation+of+the+Qur%27an..JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvkCQKhxxvZKbLiyCdFyHPWOpd9Pv5McB_mruQYiAxZxjN65eDjW1Vw91GeUXgZG3u-p3DP_kGJmLViDXPiDb_wb01wpQSV9fdcfB1-3Nbp-ZEI6QrEo8XlBmrLvCy2alDIqmHWGuaXY4/s400/Verses+33+and+34+of+sura+Ya-Seen+in+this+Chinese+translation+of+the+Qur%27an..JPG" width="285"></a></div><br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">K</span></b>ur'an'da, tefsir biliminin en yüksek ve en sağlam şekli olan Kur'an'ın Kur'an'la tefsiri çerçevesinde, filolojik tahliller sözkonusu edilmektedir. Dil inceliklerinin harika nakışlarını i'caz ekseninde dokuyan Kur'an-ı mucizü'l-beyan'ın bu alanda gösterdiği güzellikler de onun mucizeler halkasının başka bir versiyonudur. </span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">K</span></b>ur'an'da -<i>Arapça orijinli olmayan</i>- bir takım kelimelerin, değiştirilerek kullanımı ile Arapça’ya uygun bir anlam hedeflendiği açıktır. Bununla beraber, yabancı kelimelerin büyük çoğunluğu İbranî veya Süryanîce olup Arapça ile aynı kökten gelen <b>Sami dil ailesi</b>ne bağlıdır. Bu itibarla, bu tür kelimeler yabancı da olsa Arapça dil incelikleri açısından uygun görülen bir manaya delâlet edebilir. Meselâ: <b>"Musa"</b> kelimesi, Kıptîce'de <b>su </b>anlamına gelen <b>"mû"</b> ve <b>ağaç </b>anlamına gelen<b> "şa"</b> kelimelerinden meydana gelmiştir.. Arapça’da da su, <b>"mâ"</b> olarak ifade edildiği gibi ağaç da <b>şecer </b>olarak ifade edilir. Araplarda kısaltmaların yapıldığı bilinmektedir. Buna göre, <b>"Şa"</b> Arapça’da <b>“Şecer”</b>in kısaltılmışı olarak değerlendirilebilir. Musa kelimesi, hem <b>sin</b>li hem de <b>şın</b>lı olarak okunmuştur. Bu iki harf mahreç açısından kardeş olduklarından birbirlerinin yerinde kullanılabilir.</span><br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/kuranda-ozel-isimlerkavramlar-ve-dil.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5217757110752655726.post-871042432717676262010-02-03T07:51:00.000-08:002010-02-18T04:51:19.205-08:00RİSALE-İ NUR: TEFSİR BİLİMİNDEKİ YERİ<div style="text-align: left;"><br>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_UIxW1LRW2Sg8-ZIiLXGfugXZawksQNwarq_X1-OA4E0HqncxWmLAK1-jaLQuvcRk1Frmu5da4YBRu7fHo6tIzdfKmHc6dlFz34d2Sasnd5uO0SPV2Qqa1IW5konqwMjkOj9g1O-lq4s/s1600-h/meister+handwright.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" kt="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_UIxW1LRW2Sg8-ZIiLXGfugXZawksQNwarq_X1-OA4E0HqncxWmLAK1-jaLQuvcRk1Frmu5da4YBRu7fHo6tIzdfKmHc6dlFz34d2Sasnd5uO0SPV2Qqa1IW5konqwMjkOj9g1O-lq4s/s400/meister+handwright.JPG" width="321"></a></div><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">R</span></b>isale-i Nur'un, bir tefsir olduğu hususu, eserin müellifi Bediüzzaman tarafından ısrarla vurgulanmıştır. Bir müellifin, yazdığı bir eseri niçin ve nasıl yazdığını, eserinin kaynağı ve konusunun ne olduğunu herkesten daha iyi bilmesi kadar tabii bir şey olamaz. Müellifin bütün ısrarına rağmen, onun düşüncesinin aksine fikir beyan etmek, onun "<i>tefsir olarak yazdım</i>" dediği eserlerinin tefsirle ilgilerinin bulunmadığını savunmak, en azından ilmî nezaket anlayışına ters bir davranış olur. Hele akranları tarafından "Bediüzzaman" ünvanına layık görülmüş bir allâmenin tefsir, kelâm, felsefe, fıkıh, hadis ilimlerini birbirinden ayıramayacak durumda olduğunu îma edecek sözler söylemek, ne yazdığını bilmemekle itham etmek, objektif ilim anlayışı ile bağdaştırılamaz. Evet, Risale-i Nur hem tefsir, hem de kelâm konularını işleyen bir eserdir. </span></span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><b><span style="font-size: x-large;">B</span></b>ir eserin, genel olarak ilmî ve özel olarak da İslâmî literatürdeki yerini tesbit etmek iki şekilde olur.</span><br>
<br>
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">1. Eserin muhtevasına bakmak. </span></div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">2. Müellifin kendi ifadesine başvurmak.</span></div><div style="text-align: left;"><br>
</div><div style="text-align: left;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">Buna göre, Risale-i Nur külliyatının İslâm literatüründeki gerçek yerini de bu iki yoldan ortaya koymak gerekir. </span></div><br>
<br>
<a href="http://divanpost.blogspot.com/2010/02/risale-i-nur-tefsir-bilimindeki-yeri.html#more">Devamı »</a>Unknownnoreply@blogger.com0